Hayızdan Guslederken Kadının Saçlarını Çözmesi (147. Hadis-i Şerif Dersi)

Hayızdan Guslederken Kadının Saçlarını Çözmesi

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

“Zi’l-Hicce ayının hilâli yaklaşırken (Medîne’den) çıktık. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):

«‒Her kim Umre için ihrâma girmek isterse ona niyet etsin. Ben de eğer hedy kurbânı sevketmemiş olsaydım Umre niyetiyle ihrâma girip telbiye getirirdim.» buyurdular.

Bunun üzerine kimi Umre’ye, kimi de Hacc’a niyet ederek ihrâma girip telbiye getirdi. Ben de Umre’ye niyet edenlerdendim. Ancak (ben yolda hayız oldum). Ben hayızlı iken Arefe günü gelip çattı. Bu hâlimi Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e şikâyet ettim. Bana:

“‒Umre’ni bırak, (yıkanmak üzere) saçlarını çöz, taran ve Hacc’a niyet et!” buyurdular.

Ben de öyle yaptım. Hasbe gecesi (bayramın dördüncü günü bittikten sonra Muhassab’da kaldığımız ge­ce) Rasûlullah Efendimiz (s.a.v), birâderim Abdu’r-Rahmân bin Ebî Bekir’i benimle yolladılar. Tenʻîme çıktım ve bozmuş olduğum önceki Umre’min yerine yeni bir Umre yapmak için niyet ederek ihrâma girdim.”

Râvî Hişâm bin Urve (r.a) der ki:

“Bundan dolayı (keffâret olarak) ne kurban lâzım geldi, ne oruç, ne de sadaka! (Yani bu husustaki bilgi bana ulaşmadı).” (Buhârî, Hayz, 16)

Şerh:

Hayzı bitip gusletmek isteyen kadının saçlarını çözmesi vâcib midir, yoksa değil midir? Hadîsten zahir olan vâcib olmasıdır. An­cak, cünüplükten guslederken çözmek gerekmediği söylenmiştir. Zîrâ bu, çokça mübtelâ olunan ve sıksık başa gelen bir hâldir. Kadınlar, her gusledişte saçlarını çözecek olurlarsa meşakkate dûçâr olurlar. Bu sebeple onlara kolaylık sağlanmış, örgünün üzerinden su akıtmak yeterli görülmüştür.

İmâm Serahsî (r.a) şöyle buyurur:

“Eğer su saç diplerine ulaşıyorsa kadın guslederken başındaki örgüleri çözmese de guslü geçerlidir. Ümmü Seleme (r.a):

«‒Ey Allah’ın Rasûlü, ben örgüsü gür olan bir kadınım, guslederken örgülerimi çözeyim mi?» diye sormuştu.

Peygamber Efendimiz (s.a.v):

«‒Hayır, başına ve vücudunun diğer yerlerine üç defâ su dökmen kâfi!» cevâbını vermişlerdir. (Müslim, Hayz, 330)” (Mebsût, I, 90)

Medîne-i Münevvere’den çıkış Zi’l-Hicce’ye beş gün kala olmuş, Mekke-i Mükerreme’ye giriş de Zi’l-Hicce’nin dördünde veya beşinde vâki olmuştur. Bu durumda Mekke yolunda dokuz veya on gün kalınmıştır.

Hişâm bin Urve bin Zübeyr’in söylediği son sözde bir müşkil vardır: Hz. Âişe (r.a) Kıran haccı da yapsa, Temettüʻ haccı da yapsa, üzerine bir kurbânın vâcib olduğu husûsunda -Dâvûd Zâhirî’den başka- bütün fakîhler ittifak ettiği hâlde, nasıl olmuş da bunların hiçbiri lâzım gelmemiş?

Buna verilen cevapta şöyle denilmiştir:

“Hişâm, bunlardan hiçbirinin yapıldığına dâir kendisine bir haber gelmediği için, hiçbirinin lâzım gel­mediğini zannetmiş. Hâlbuki bir şeyin vâki olmadığını bilmemekle nefsülemrde vâki olmadığına hükmetmek gerekmez. Nitekim Câbir (r.a)’in rivayetinde Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in Âişe (r.a) için bir sığır kurbân ettiği beyân ediliyor.”

Veya Hişâm’ın bu sözünün zâhiri, o haccın Kıran ve Temettüʻ hac­cı olmayıp, İfrâd haccı olduğunu göstermektedir.

%d bloggers like this: