Kıbleye Yönelmenin Fazileti
Enes bin Mâlik (r.a) şöyle buyurur:
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
“Her kim bizim şu kıldığımız namazı kılar, kıblemize yönelir, kestiğimizi yerse; Allâh’ın ve Rasûlü’nün ahd ü emânını hak eden Müslüman işte odur. Artık Allâh’a (ve Rasûlü’ne) karşı (öyle olan bir kimsenin) ahd ü emânına hiyânet etmeyiniz.” (Buhârî, Salât, 28)
Şerh:
İmâm Buhârî Hazretleri, setr-i avret, yani edep yerlerini örtmekle alâkalı hükümleri beyân ettikten sonra, istikbâl-i kıble yani kıbleye yönelme meselesine başladı. Çünkü namaza başlamak isteyen kimse, evvelâ avret yerlerini örtmeye, sonra kıbleye yönelmeye ve bunların ardından mescidlerin hükümlerine muhtâc olur.
Namaz kılacak kimse ayaklarının uçları ile (yânî ayak parmaklarının başlarıyla) kıble tarafına yönelir. (Bkz. Buhârî, Salât, 28)
Hayırlı ve nezih işlerde kıbleye doğru dönmek tavsiye edilmiştir. Tuvalet yaparken ise ön ve arkayı kıbleye çevirmek yasaklanmıştır.
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a) şöyle buyurur:
“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v):
«Helâya geldiğiniz zaman kıbleyi karşınıza almayın, onu arkanıza da almayın, fakat (Medine’nin) şark tarafına veya garb tarafına doğru dönünüz!» buyurdular.
Sonraları Şam’a geldik ve kıble tarafına doğru binâ edilmiş birçok helâlarla karşılaştık. Tuvâlet yaparken olabildiğince yan dönmeye çalışır ve istiğfâr eder, Allah Teâlâ’dan mağfiret dilerdik.” (Buhârî, Salât, 29)
Efendimiz (s.a.v)’in “Doğuya veya Batı’ya dönünüz!” emrinden anlıyoruz ki Doğu veya Batı, sırf Doğu ve Batı olmaları sebebiyle Müslümanlar için kıble olmaya lâyık yönler değildir. Yani herhangi bir kudsiyete sahip değillerdir. Nitekim Kâʻbe önlerine gelmediği müddetçe müslümanların Doğu’ya ve Batı’ya doğru tuvalet yapmalarına izin verilmiştir. Bazı batıl inanç sahipleri ise Doğu ve Batı’yı kıble edinerek Güneş’e tapınırlar.