Hastalar ve Diğerleri İçin Câmiye Çadır Kurmak (209. Hadis-i Şerif Dersi)

Hastalar ve Diğerleri İçin Câmiye Çadır Kurmak

Hz. Âişe (r.a) şöyle buyurur:

Sa’d bin Muâz (r.a) Handek gününde pazusundan yaralanmış, kolundaki ana damar kesilmişti. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) yakından ziyâret edebilmek için (ona mahsus) bir çadır kurdurdular. Mescid’de (ve hemen yanı başında) Benû Gıfâr’dan (bâzı kimselere âit) bir çadır daha vardı. (İşte bu Gıfârîler kendi hallerinde oturup dururken) bir de bakmışlar ki, kendilerine doğru kan akıp geliyor:

«‒Sizin tarafınızdan bize doğru gelen bu (kan) nedir?» dediler. Meğer Sa’d’ın yarası akıp dururmuş. İşte (Sa’d) bu yara sebebiyle vefât etti.” (Buhârî, Salât, 77)

Şerh:

Sa’d (r.a), yarasının ağır ve öldürücü olduğunu anlayınca:

“Allâh’ım! Eğer Kureyş müşrikleriyle herhangi bir çarpışma daha takdîr ettiysen, beni de o çarpışmada bulunmak üzere sağ bırak! Çünkü Rasûlüne işkence ve kötülük yapan, onu yalanlayan ve yurdundan çıkaran o Kureyş kavmiyle çarpışmayı istediğim kadar, başka hiçbir kavimle çarpışmayı istemiyorum. Eğer bizimle onlar arasındaki çarpışma bu kadarsa, yaramı şehîdliğe vesîle kıl! Beni huzûruna kabul buyur! Kurayzaoğulları’nın cezâlandırıldıklarını görüp sevininceye kadar da canımı alma!” diye duâ etti.[1]

Sa’d (r.a) duâsını bitirir bitirmez kanı dindi, bir damla bile akmadı.[2]

Binbir hile ile bütün kabileleri Medîne’ye yığan ve kendi anlaşmalarını da bozarak Müslümanları iki ateş arasında bırakan Benî Kurayza yahûdîleri, nihâyetinde kayıtsız şartsız teslîm olmak mecbûriyetinde kaldılar. Daha evvel Evs kabilesi ile anlaşmalı olduklarından, Allâh Rasûlü (s.a.v), o kabîlenin büyüğü olan Sa’d Hazretleri’ni hakemlik için çağırttı. Sa’d (r.a), savaşta yaralanmış olmasına rağmen iştiyakla emr-i Peygamberî’ye ittibâ ederek oraya geldi. Zîrâ harpte yaralandığı zaman Cenâb-ı Hakk’a şöyle yalvarmıştı:

“Yâ Rab! Benî Kurayza husûsunda gözümü aydın etmeden rûhumu kabzetme!” (Tirmizî, Siyer, 29/1582)

Hz. Sa’d (r.a), yahûdîlerin isteği üzerine onlar hakkında Mûsâ (a.s)’ın şerîatine göre hüküm verdi.[3] Onun verdiği hükmü, Rasûl-i Ekrem (s.a.v) de tasdîk ettiler ve:

“–Ey Sa’d! Yemin ederim ki sen, Allâh’ın yedi kat semâvâtı üzerindeki hükmüne muvâfık hükmettin!” buyurdular. (Buhârî, Meğâzî, 30; İbn-i Sa’d, III, 426)

Hz. Sa’d’ın yürekten yapmış olduğu duâsı makbûl oldu ve savaşta mü’minleri arkadan vuran hâin yahûdîler hakkında hükmünü verdikten sonra yarası açıldı. Bir müddet sonra o Peygamber âşığı sahâbî, rûhunu şehîden teslîm ederek ilâhî rahmete nâil oldu.[4]

Rasûlullâh (s.a.v):

“Sa’d bin Muâz’ın vefâtı sebebiyle Rahmân’ın Arş’ı titredi.” buyurdular. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 12; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 125)

Hadîs-i şerîfte bahsedilen çadır, Rüfeyde el-Ensâriyye veya el-Eslemiyye’nin kurduğu çadır idi. Bu kadın orada yaralıları tedâvî eder ve bu hizmetinin ecrini de Allah’tan umardı.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) hasta ziyareti kolay olsun ve tedâvisi ile yakından alâkadar olabileyim diye Sa’d’ın bu çadıra naklini emrettiler. Sabah akşam yanına gider kendisiyle ilgilenirlerdi.


[1] Bkz. Müslim, Cihâd, 67; Vâkıdî, II, 525; İbn-i Sa’d, III, 423.

[2] Tirmizî, Siyer, 29/1582; Ahmed, III, 350.

[3] Tevrât’ın hükmüne göre bu şekilde hareket edenlerin cezâsı, eli silâh tutan erkeklerin öldürülmesi, mallarına el konulması ve kadınlarla çocukların esir alınmasıydı. (Bkz. Ahd-i Atîk, Tensiye, 20/10-15)

[4] Bkz. İbn-i Hişâm, III, 271.

%d bloggers like this: