İkindi Namazı’nın Fazileti
Cerîr ibn-i Abdullah el-Becelî (r.a) şöyle demiştir:
“Bir gece Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’le birlikte bulunuyorduk. Ayın on dördü idi. Dolunaya bakıp şöyle buyurdular:
«–Şu ayı nasıl hiç biriniz mahrûm olmaksızın zahmetsizce görüyorsanız, mutlakâ Rabbiniz (Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri)’ni de öylece göreceksiniz! Artık Güneş’in doğuşundan ve batışından evvelki namazların hiç birinden alıkonmamak elinizden gelirse buna çalışın, (sakın onları kaçırmayın!)».”
Sonra Cerîr (r.a) şu âyet-i kerimeyi okudu:
“Güneş’in doğuşundan evvel de batışından evvel de Rabbine hamd ile tesbîh eyle!” (Tâ-hâ, 130) (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât, 16)
Şerh:
Yânî bu iki vakitteki namazı kılmaktan alıkoyacak, sabah uykusu, gündüzdeki meşgaleler gibi mâniaları var gücünüzle bertaraf ediniz!
Farz namazların hepsi de fazîletçe müsâvidirler. Ancak her birinin kendine hâs bir meziyetle diğerlerinden ayrılmasına da bir mâni yoktur. Bu iki vakte hâs olan fazîlet ve meziyet, gece melekleri ile gündüz meleklerinin bir araya gelme zamanları ve amellerin Allah Teâlâ’ya arzı gibi hususiyetlerdir. Bu iki vakitte Allah Teâlâ’ya yükselen amellerin mükâfatının, âhirette Cemâlullâh’ı müşâhede olacağı haber verilmiştir.
Kıyamet gününde mü’min kullara Rablerinin cemâlini hicâbsız olarak görme ve müşahede etmenin müyesser olacağına dâir hadîsleri en az yirmi kadar sahâbî rivayet etmiş olduğundan, bu husus, mânen mütevâtir derecesine ulaşmıştır. Ayrıca şu âyet-i kerîmeler de bunu teyid etmektedir:
“Nice yüzler o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır (O’nu göreceklerdir).” (el-Kıyâme, 22-23)
“Hayır! Onlar şüphesiz o gün Rablerinden (O’nu görmekten) mahrum kalmışlardır.” (el-Mutaffifîn, 15)
*
Ebû Hüreyre (r.a)’den nakledildiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“(Hergün) birtakım melek geceleyin, diğer bir kısım melek de gündüzün nöbetleşe size gelip içinizde kalırlar. Bunlar sabah ile ikindi namazlarında buluştuktan sonra (evvelce) içinizde kalmış olanlar semâya yükselirler. Rableri kullarının hallerini daha iyi bildiği hâlde o meleklere:
«–Kullarımı ne halde bıraktınız?» diye sorar. Onlar da:
«–Onları namaz kılarken bıraktık. Nitekim namaz kılarken bulmuştuk.» cevâbını verirler.” (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât, 16)
Şerh:
Her iki kısım meleğin de namaz vaktinde gelip gitmeleri, müslümânlarla birlikte namazda hâzır olmaları, mü’minler hakkında ilâhî bir lütuf ve keremdir. Çünkü Cenâb-ı Hak, melekleri, insanların en iyi hâllerine muttalî kılıp haklarında güzel övgü ve şehadette bulundurmuş olmaktadır.
Bu melekler, yanımızdan hiç ayrılmayan Kirâmen Kâtibîn ve Hafaza Melekleri’nden farklıdırlar.