Sabah Namazı’nın Vakti
Enes (r.a) şöyle buyurur:
“Zeyd ibn-i Sâbit (r.a) Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’le berâber sahûr ettikten sonra namaza durduklarını bana anlattı.
«–(Sahûr ile namaz) arasında ne kadar (zaman) geçmişti?» diye sordum.
«–Elli veya altmış (âyet okuyacak) kadar» dedi.” (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât, 27)
Şerh:
Bundan sabah namazının erken kılındığı ve sahuru, fecrin doğuşuna yakın zamana kadar geri bırakmanın müstehâb olduğu anlaşılır. Elli, altmış âyet okuyacak kadar zaman, bir saatin üçte birinin beşte biri, yânî dört dakîka kadar takdîr edilmiştir ki, bir abdest alacak zamandır. Bâzıları el-Hâkka Sûresi’ni misâl olarak îrâd etmişler, bu sûreyi okuyacak kadar bir müddet beklediklerini söylemişlerdir.
*
Sehl ibn-i Sa’d (r.a) şöyle demiştir:
“Evimde sahûru ederdim de Sabah Namazı’nı Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’le birlikte kılabilmek için (evimden çıkmakta) acele ederdim.” (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât, 27)
Şerh:
Sabah namazını kılmak için tağlîs yani ortalık iyice aydınlanmadan evvelki vakti seçmek mi, yoksa isfâr, yânî aydınlığa kadar gecikmek mi efdaldir? Mâlik, Şafiî, Ahmed ibn-i Hanbel, İshâk ibn-i Râhûye hep tağlîsi tercîh ederler, bu ve benzeri hadîs-i şerîfleri de delil olarak gösterirler. Hanefîler ise isfâr’ı daha faziletli görürler. Delilleri bu hadîsin kuvvetinde olmadığı hâlde, müteaddid tarîklerle rivayet edilen diğer hadîslerdir.