Vakit Geçtikten Sonra Ezan Okumak
Ebû Katâde (r.a) şöyle anlatır:
“Bir gece Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’le birlikte yolculuk yapıyorduk. İçimizden biri:
«–Yâ Rasûlallâh, gecenin sonuna doğru emretseniz de konaklasak!» dedi.
Allah Rasûlü (s.a.v):
«–Korkarım uyuyakalıp namazı kaçırırsınız.» buyurdular.
Bilâl (r.a):
«–Ben sizi uyandırırım.» dedi.
Yattılar. Bilâl (r.a) de arkasını devesine dayayıp bekledi. Derken gözleri kapanıp o da uyuyakaldı. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) uyandıkları vakit Güneş’in üst kavisi gözükmüştü.
«–Bilâl, sözün nerede kaldı?» buyurdular.
Bilâl (r.a):
«–Bugüne kadar bana böylesine ağır bir uyku hiç basmamıştı!» dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
«–Allâh Teâlâ istediği zamanda ruhlarınızı kabzetti, aldı. Yine istediği zaman size iâde etti. Ey Bilâl, kalk, ezan okuyarak insanları namaza çağır!» buyurdular.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) abdest aldılar. Güneş yükselip bembeyaz olduğu vakit de kalkıp namazı kıldırdılar.” (Buhârî, Mevâkitu’s-Salât, 35)
Şerh:
Bu rivâyet, geçmiş namaz için ezan okunacağına delildir. Geçmiş namazlar için ezan ve ikâmet meselesinde âlimlerin görüşleri farklıdır. Hanefîler’e göre geçmiş namaz için hem ezan okunur, hem ikâmet edilir. Geçmiş namazlar birden fazla ise, birincisi ezan ve ikâmetle kılınır, diğerlerinde yalnız ikâmet getirilir.
Güneş doğduktan sonra yükselinceye kadar geçmiş namazları kazâ etmenin caiz olmadığına Hanefîler bu rivâyeti delil getirirler.
Bu hadîs-i şeriften, kaçırılan namazların cemaatle kazâ edilebileceği de anlaşılır.