Mâlik ibn-i Huveyris (r.a) şöyle anlatır:
“Kavmimden beş on kişi ile berâber Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in huzûr-u âlîlerine gelmiştik. Yanlarında yirmi gün kaldık. Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v) çok merhametli ve yumuşak bir kişi idiler. Âilemizi özlediğimizi görünce bize:
«–Haydi, ehlinizin yanına dönün! Aralarında bulunun! Onlara dîni öğretin! (Beni nasıl namaz kılar gördüyseniz öylece) namaz kılın! Namaz vakti geldiğinde içinizden biri ezan okusun, en yaşlınız da imam olsun!» buyurdular.” (Buhârî, Ezân, 17)
Şerh:
Seferde ve hazarda tek müezzin ve bir ezan yeterlidir. Aynı anda birden fazla kişinin ezan okuması doğru değildir. Mekân çok büyükse herkes kendi tarafındakilere duyurmak üzere birden fazla müezzin ezan okuyabilir.
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Bir topluluğa, içlerinden Allah’ın Kitâbı’nı en çok okuyup belleyen ve okumaya en evvel başlayan kişi imâm olsun! Kıraat hususunda aynı seviyede iseler, Sünnet’i daha iyi bilen, Sünnet husûsunda da müsâvî iseler hicreti daha kadîm olan, hicrette de müsâvî iseler İslâm’a daha önce giren (veya yaşı daha büyük olan) imamlık yapsın! Bir kişi diğerine, onun mekânında imamlık yapmasın ve evinde makâmına oturmasın! Ancak izin verirse o başka.” (Müslim, Mesâcid, 290-291; Ebû Dâvûd, Salât, 60/582-590)
Mâlik ibn-i Huveyris (r.a) ve arkadaşları, Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in yanında aynı müddet kaldıkları için, Kur’ân’ı ve Sünnet’i öğrenme husûsunda aralarında bir fark oluşmamıştı. Hicretleri ve İslâm’a girişleri de aynı gün olmuştu. Geriye sadece yaş üstünlüğü kaldı. Bu sebeple Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz, en yaşlılarının imam olmasını emir buyurdular.