Ebû Hüreyre (r.a) Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduklarını işitmiştir:
“Cemaatle kılınan namazın sevabı, sizden birinin yalnız başına kıldığı namazın sevâbından yirmi beş kat daha fazladır. Gece vazifeli olan meleklerle gündüz vazîfeli olan melekler sabah namazında bir araya gelirler.”
Ebû Hüreyre (r.a) demiştir ki:
“İsterseniz şu âyet-i kerîmeyi okuyunuz: «Zirâ sabah namazı hakîkaten meşhûddur (Allâh ile gece ve gündüz insanın amellerini kaydeden melekler tarafından gözlenmektedir).»[1]” (Buhârî, Ezân, 31)
***
Ebû Mûsâ (r.a) anlatıyor: Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular:
“Namazdan daha çok sevap alanlar, derece derece, yolu daha uzak olanlardır. İmamla kılıncaya kadar namazı bekleyen kimse de, hemen kılıp uyuyandan daha çok sevap kazanır.” (Buhârî, Ezân, 31)
Şerh:
Yani bir kimse camiye giderken ne kadar çok yürürse sevabı da o kadar çok olur. Meşakkatin çok olması ecrin de artmasına sebep olur. Yatsı ve Sabah namazlarını cemaatle kılabilmek için uykudan fedakârlık yapmak, kişiye büyük ecirler kazandırır.
Sabah Namazı’nda daha fazla Kur’ân okunduğu için yukarıdaki âyet-i kerimede ona “Kur’ân” ismi verilmiştir. Nitekim içinde rükû ve sücûd (secdeler) bulunduğu için namaza “Rükû” ve “Sücûd” da denir. Âyette, namazda okunan Kur’ân’ın bizzat kendisinin kastedilmiş olması da muhtemeldir. Gündüz ve gece insanın yanında nöbetleşe bulunan iki grup melek de Sabah Namazı’nda bir arada olduğu için bu namaz veya Kur’ân şahitlidir. Yani Sabah Namazı’na daha çok ihtimam gösterilmektedir.
[1] el-İsrâ, 78.