Câbir ibn-i Abdullah (r.a) şöyle anlatır:
“Muâz ibn-i Cebel (r.a) Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’in ardında namazını kıldıktan sonra dönüp kavmine (yâni Benû Selime’ye o namaz için) imamlık yapardı. Bir gün Yatsı Namazı’na durdu ve Bakara Sûresi’ni okumaya başladı. (Cemâatinden) biri ayrıl(ıp namazı yalnız kıl)dı. Muâz (r.a) onun hakkında fenâ söz söyler gibi oldu. Keyfiyet Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e ulaşınca Muâz’a üç kere:
«–Fettânsın, fettânsın, fettânsın!» veya «Fitneci oldun, Fitneci oldun, Fitneci oldun!» buyurdular ve namazı orta uzunluktaki iki Mufassal sûre ile kıldırmasını emrettiler.”
Râvî Amr ibn-i Dînâr: “Ben onların hangi sûreler olduğunu hatırımda tutamadım” demiştir. (Buhârî, Ezân, 60)
Şerh:
Muaz (r.a) nâfile kılarken arkasındaki cemâat farz kılıyorlardı. Hanefîler ve Mâlikîler, farz kılan kimsenin nafile kılana iktidâsı (uyması) sahîh değildir, derler. Şâfiîler ile Hanbelîler ise bunu câiz görürler. Delillerinden biri de Muâz ibn-i Cebel’in bu fiilidir.
“Fitneci”, ezâ ve azap veren, işkence yapan mânâsına geldiği gibi, nefret ettiren, dîni sevmeye mâni olan mânâsına da gelir. “Fettân” da bunun mubâlağa sîgasıdır.
Bu rivayetten hareketle Şâfiîler, bir özürden dolayı namazı bozup iptal etmenin câiz olduğu görüşüne varmışlardır. Hanefîler ve Mâlikîler ise bunu, “Ameli iptal etmektir” diyerek aslâ caiz görmezler. Zira İslâm, başlanan amelin tamamlanmasını, boşa çıkarılmamasını istemektedir.
Orta uzunluktaki Mufassal Sûreler, Nebe’ Sûresi’nden Duhâ’ya kadar olanlardır.