Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz cenneti kazandıran bir kısım amel-i sâlihleri şöyle haber vermişlerdir:
“Allah’a ortak koşmadan ölen cennete girer; Allah’a şirk koşarak ölen de cehennemi boylar.” (Müslim, Îmân 151)
“Kim ilim öğrenmek için yola çıkarsa, Allah Teâlâ ona cennet yolunu kolaylaştırır. Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Göklerde ve yerde bulunan varlıklar, hatta sudaki balıklar bile âlimlerin bağışlanması için Allah’a yalvarırlar. Bir âlimin sadece ibadetle uğraşan bir kimseye üstünlüğü, on dördüncü gecesinde ayın diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır. Peygamberler altın gümüş değil, sadece ilmi miras bırakmışlardır. İşte bu ilim mirasına konan kimse, çok büyük bir kısmet kazanmış olur.” (Ebû Dâvûd, İlim 1; Tirmizî, İlim 19)
“Şüphesiz ki sözde ve işle doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105)
“Allah’tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. Yöneticilerinize itaat ediniz! (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Tirmizî, Cum’a, 80)
“(Geçmiş) ümmetler bana gösterildi. Peygamber gördüm, yanında üç-beş kişilik küçük bir grup vardı. Peygamber gördüm, yanında bir iki kişi bulunuyordu. Ve peygamber gördüm, yanında kimsecikler yoktu. Bu arada önüme büyük bir kalabalık çıktı. Kendi ümmetim sandım. Bana ‘Bunlar Mûsâ’nın ümmetidir, sen ufka bak!’ dediler. Baktım; (çok) büyük bir karaltı. ‘İşte bunlar senin ümmetindir. İçlerinden hesapsız-azabsız cennete girecek yetmiş bin kişi vardır’ dediler…
Onlar büyü yapmayan, yaptırmayan, uğursuzluğa inanmayan ve Rablerine güvenenlerdir.” (Buhârî, Tıb 1, Rikak 50, Libâs 18; Müslim, Îmân 374)
“Cennete girecek bir kısım insanlar vardır ki, onların kalpleri kuş kalbi gibi (rakîk ve tevekkül üzere)dir.” (Müslim, Cennet 27)
“Kızma, sana cennet verilsin!” (Taberânî, Evsat, III, 25)
*
Sabrın mükâfâtının ancak cennet olduğunu gösteren şu hâdise ne kadar ibretlidir:
Abdullâh bin Abbâs -radıyallâhu anhümâ- bir gün Atâ bin Ebî Rebâh’a:
“–Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi?” dedi. O:
“–Evet, göster!” deyince İbn-i Abbâs şöyle dedi:
“–Şu siyah kadın var ya! İşte bu kadın, Fahr-i Kâinât Efendimiz’e geldi ve:
«–Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allâh’a duâ eder misiniz?» dedi.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, şifâ vermesi için Allâh’a duâ ederim.» buyurdu.
Bunun üzerine kadın:
«–Hastalığıma sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için duâ buyurunuz.» dedi. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de onun için Allâh’a niyazda bulundu.” (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)
İşte başa gelen iptilâlara sabrın Hak katındaki yüksek kıymeti…
*
Rebîa bin Kâ’b -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in kapısında geceler, ona abdest suyunu hazırlar, ihtiyâcı olan şeyleri getirirdim. Gece bir müddet: «Semiallâhu li-men hamideh», bir müddet de: «Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn» dediğini duyardım. (İbn-i Sa’d, IV, 313)
Bir gün Allâh Râsûlü:
«–Benden dilediğini iste!» buyurdu. Ben:
«–Cennette Sen’inle beraber olmayı isterim.» dedim. Efendimiz:
«–Başka bir şey istesen olmaz mı?» buyurdu. Ben:
«–Dileğim ancak budur!» dedim. Bunun üzerine Allâh Rasûlü:
«–Öyleyse çokça secde ederek kendin için bana yardımcı ol!» buyurdu.” (Müslim, Salât, 226)
Sevbân radıyallahu anh’den “insanı cennete götürecek bir amel söylemesi” istenmiş ve bu istek üç defa tekrarlanmış, bunun üzerine Hz. Sevbân şu hadisi rivayet etmiştir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatânı siler.” (Müslim, Salât 225. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Tirmizî, Salât 169; Nesâî, Tatbîk 80, 89)
Secdeden maksat, umûmiyetle namazdır. O hâlde cennete girerek orada Allâh’ın Habîbi’ne komşu olmak isteyenler, bol bol namaz kılmalı, Hakk’a yakınlık anları olan secdeleri artırmalıdırlar. Zîrâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in cennetteki mevkii, peygamberlerin de üzerinde olan, zirve bir makamdır. Hadîs-i şerîften anlaşıldığı vechile, Efendimiz’e cennette yakın olabilmek için, sünnet-i seniyyeyinin gerektirdiği vazîfeleri yerine getirmek ve bilhassa huşû içinde çokça namaz kılmak îcâb etmektedir.
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kim sabah akşam camiye gider gelirse, her gidip gelişinde Allah Teâlâ o kimseye cennetteki ikramını hazırlar.” (Buhârî, Ezân 37; Müslim, Mesâcid 285)
“Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rekât namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar” veya “Ona cennette bir köşk yapılır.” (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1; Tirmizî, Salât 189; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 66, 67)
Bir kişi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e:
–Beni cennete götürecek bir amel söyle! dedi. Rasûl-i Ekrem de:
“–Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın. Namazı kılar, zekâtı verir ve akrabanı görüp gözetirsin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1, Edeb 10; Müslim, Îmân 12, 14. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 10)
*
Bedevînin biri Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve:
–Ey Allah’ın Resulü! İşlediğim takdirde cennete gireceğim bir amel söyle bana, dedi. Rasûl-i Ekrem:
“–Allah’a, hiçbir şeyi ortak koşmaksızın kulluk edersin. Farz olan namazları kılarsın. Yine farz olan zekâtı verirsin ve ramazan orucunu tutarsın” buyurdu. Bedevî:
–Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu söylediklerine hiçbir şey ilâve etmem, dedi.
Adam dönüp gidince Peygamber aleyhisselâm:
“–Cennetlik birini görmek kimi mutlu ediyorsa, şu kişiye bakıversin!” buyurdu. (Buhârî, Zekât 1; Müslim, Îmân 15, Fezâilü’s-sahâbe 150. Ayrıca bk. İbni Mâce, Rü’yâ 10)
*
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Umre ibadeti, daha sonraki bir umreye kadar işlenecek günahlara kefârettir. Mebrûr haccın karşılığı ise, ancak cennettir.” (Buhârî, Umre 1; Müslim, Hac 437)
*
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse «sübhânallahi ve bi-hamdihî: Ben Allah’ı ulûhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamdederim» derse, cennette onun için bir hurma ağacı dikilir.” (Tirmizî, Deavât 60)
Ebû Mûsâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana hitâben:
“–Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana bildireyim mi?” buyurdu. Ben de:
–Evet, Yâ Rasûlallah, bildir, dedim. Şöyle buyurdu:
“–Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh: Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.” (Buhârî, Megâzî 38, Daavât 50, Kader 7, Tevhîd 9; Müslim, Zikir 44-46)
*
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Müslümanları rahatsız eden yol üstündeki bir ağacı kesen bir kişiyi cennet nimetleri içinde yüzer gördüm.” (Müslim, Birr 129)
“Adamın biri, yol üzerinde bir ağaç dalı gördü ve ‘Allah’a yemin ederim ki, bunu müslümanları rahatsız etmemesi için buradan kaldıracağım’ dedi (kaldırdı ve) bu yüzden cennete konuldu.” (Müslim, Birr 128)
“Bir adam yolda yürürken yol üzerinde bir diken dalı buldu ve onu yoldan uzaklaştırdı. Bu sebeple Allah ondan hoşnut oldu ve onu bağışladı.” (Buhârî, Ezân 32, Mezâlim 28; Müslim, Birr 127, İmâre 164)
“Kırk sevap vardır ki bunların en üstünü, birisine sağması için ödünç olarak sütlü bir keçi vermektir. Kim, sevabını umarak ve hakkındaki vaadlere inanarak bu kırk hayırdan birini işlerse, Allah onu, bu sebeple cennete koyar.” (Buhârî, Hibe 35. Ayrıca bk, Ebû Dâvûd, Zekât 42)
*
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“İstemeyenler dışında, ümmetimin tamamı cennete girer” buyurdu. Bunun üzerine:
–Ey Allah’ın elçisi, cennete girmeyi kim istemez ki? denildi. Peygamber Efendimiz:
“–Bana itaat edenler cennete girer, bana karşı gelenler cenneti istememiş demektir” buyurdu. (Buhârî, İ’tisâm 2)
*
Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği ve fakat şöyle olacak diye yemin etseler, isteklerini Allah’ın gerçekleştireceği kimselerdir.
Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalbli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî, Eymân 9, Tefsîr, 68/1, Edeb 61; Müslim, Cennet 47)
*
Rasûlullah Efendimiz (s.a.v):
“Ben ve yetimi himâye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız” buyurdu ve işaret parmağıyla orta parmağını, aralarını biraz aralayarak, gösterdi. (Buhârî, Talâk 25, Edeb 24)
“Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlaka cennete koyar.” (Tirmizî, Birr 14)
“Her kim üç kız çocuğunu himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lutuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 121; Ahmed, III, 97)
*
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kocasını memnun ederek ölen kadın cennetliktir.” (Tirmizî, Radâ` 10)
“Anne ve baba, cennete en ortadaki kapıdan girmeye vesile olur.” (Tirmizî, Birr 3. Ayrıca bk. İbni Mâce, Talâk 36)
*
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Bir insan, bir hastanın halini hatırını sormaya gider veya Allah için sevdiği bir kişiyi ziyâret ederse, ona bir melek şöyle seslenir:
Sana ne mutlu! Güzel bir yolculuk yaptın. Kendine cennette barınak hazırladın!” (Tirmizî, Birr 64. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 2)
“Bir müslüman, hasta olan bir müslüman kardeşini sabahleyin ziyarete giderse, yetmiş bin melek akşama kadar ona rahmet okur. Eğer akşamleyin ziyaret ederse, yetmiş bin melek onun için sabaha kadar istiğfar eder. Ve o kişi için cennette toplanmış meyveler de vardır.” (Tirmizî, Cenâiz 2. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 3; İbni Mâce, Cenâiz 2)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir müslüman, hasta bir müslüman kardeşini ziyarete gittiğinde, dönünceye kadar cennet hurfesi içindedir.”
–Ey Allah’ın elçisi, cennet hurfesi nedir? dediler. Rasûl-i Ekrem;
“–Cennet yemişidir,” buyurdu. (Müslim, Birr 40-42. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 2)
*
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!” (Müslim, Îmân 93-94)
“Bir kimse cehennemden kurtulup cennete girmeyi istiyorsa, Allah’a ve âhiret gününe imân etmiş olarak ölmelidir. Kendine yapılmasını istediği şeyleri o da başkalarına yapmalıdır…” (Müslim, İmâre 46. Ayrıca bk. Nesâî, Bey’at 25; İbni Mâce, Fiten 9)
“Ey insanlar! Selâmı yayınız, yemek yediriniz, akrabalarınızla alâkanızı ve onlara yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken siz namaz kılınız. Bu sayede selâmetle cennete girersiniz” (Tirmizî, Kıyâmet 42. Ayrıca bk. İbni Mâce, İkâmet 174, Et’ime 1)
*
Sevbân radıyallahu anh şöyle dedi:
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“–Kim bana, insanlardan hiçbir şey dilenmeyeceğine dair söz verirse, ben de ona cenneti garanti ederim” buyurdu. Bunun üzerine
–Ben söz veriyorum, dedim.
Râvi diyor ki, Sevbân hiç kimseden hiçbir şey istemiyordu. (Ebû Dûvûd, Zekât 27. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61)
*
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
–İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
“–Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu.
–İnsanları cehenneme en fazla götürecek şey nedir? diye sorulunca da:
“–Ağız ve tenâsül uzvudur” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 29)
Yine Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kim bana iki çenesi arasındaki (dili) ile iki bacağı arasındaki (tenâzül) uzvunu koruma sözü verirse, ben de ona cennet sözü veririm.” (Buhârî, Rikak 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 61)
*
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Haklı bile olsa çekişip didişmeyen kimseye cennetin kenarında bir köşk verileceğine ben kefilim.
Şakadan bile olsa yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim.
İyi huylu kimseye de cennetin en yüksek yerinde bir köşk verileceğine kefilim.” (Ebû Dâvûd, Edeb 7. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 58; İbni Mâce, Mukaddime 7)
*
Allah Rasûlü r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Cennetlikler üç gruptur. Bunlar:
Âdil ve başarılı devlet başkanı,
Yakınlarına ve müslümanlara karşı merhametli ve yufka yürekli olan kişi,
Ailesi kalabalık olduğu halde haram kazançtan sakınıp kimseden bir şey istemeyen adamdır.” (Müslim, Cennet 63)
*
Bir adam:
–Ben şu “kul hüvellahü ahad” sûresini seviyorum, dedi. Peygamberimiz:
“Şüphesiz ki onun sevgisi seni cennete koyar” buyurdular. (Buhârî, Ezân 106. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilu’l-Kur’ân 11)
*
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Sizden biriniz güzelce abdest alır -onu tastamam yapar- sonra da: Eşhedü en lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh. Ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlüh, derse, o kimseye cennetin sekiz kapısı açılır. O da dilediği kapıdan girer.” (Müslim, Tahâret 17)
*
Bir gün Allah Rasûlü (s.a.v) sahabeden yanında bulunanlara:
“–İçinizde bugün kim oruçludur?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben oruçluyum, ya Rasûlallah” dedi.
Efendimiz (s.a.v):
“−Bugün kim bir cenaze namazına iştirak etti?” buyurdu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Peygamberimiz:
“–Bugün kim bir yoksul doyurdu?” diye sordu.
Hz. Ebû Bekir:
“–Ben, yâ Rasûlallah” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v):
“–Bugün bir hasta ziyaretinde bulunanınız var mı?” diye sordu.
Yine Ebû Bekir (r.a):
“–Ben, ey Allah’ın Rasûlü” dedi.
Bunun üzerine Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu:
“–Kim bu sâlih amelleri bir araya getirirse o mutlaka cennete girer.” (Müslim, Fedâilu’s-sahâbe, 12)
*
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Mü’min, cennete girinceye kadar hiçbir hayra/ilme doymaz.” (Tirmizî, İlim 19)
*
Rasûlullah r Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Kimin son sözü, “Allah’tan başka ilah yoktur” (Lâ ilâhe illallah) cümlesi olursa, o kişi cennete girer.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz 20; Hâkim, el-Müstedrek, I, 351)
*
Cenâb-ı Hak cümlemizi Cehennem’den âzâd edip Cennet-i Aʻlâ’sına nâil eylesin! Zira kulun her dâim Allah’tan Cennet’i istemesi ve Cehennem’den de O’na sığınması îcâb eder.
Nitekim Hazret-i Ömer t;
“Kendilerine Kitap verdiğimiz mü’minler, onu nasıl tilâvet etmek lâzımsa öyle tilâvet ediyorlar…”[1] âyet-i kerîmesini şöyle tefsir etmiştir:
“Cennetin zikredildiği âyetleri okuyunca Allah’tan Cennet’i ister, Cehennem’den bahsedilen âyetler gelince de Cehennem’den Allâh’a sığınırlar.” (İbn-i Ebî Hâtim, Tefsîr, I, 218; Ali el-Müttakî, Kenz, II, 357/4230)