Abdullah ibn-i Ömer (r.a)’dan rivâyet edildiğine göre o şöyle demiştir: Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) namaza başladığında (mübârek) ellerini omuzlarının hizâsına kadar kaldır(ıp tekbîri öyle al)ırlardı. Rükû için tekbîr aldıklarında ve rükûdan (mübârek) başlarını kaldırdıklarında yine (ellerini) öylece kaldırır سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ، رَبَّنَا وَلَكَ الحَمْدُ buyururlardı. Secdeye varırken ise bunu yapmazlardı. (Buhârî, Ezân, 83)
Şerh:
İftitâh tekbîrini alırken elleri nereye kadar kaldırmalı? Cumhur bu hadîsle benzerlerine bakarak, elleri omuzların hizasına kadar kaldırırlar. Hanefiler Müslim’in Mâlik ibn-i Huveyris’ten rivayet ettiği hadîsi[1] delil alarak elleri kulak hizasına kaldırırlar. İmâm Şafiî, her iki sûreti bir araya getirmek için iki ellerini, parmak uçları kulaklarının üstüne, başparmakları kulağın yumuşağına denk gelecek şekilde omuzlarının hizasına getirmeyi tercîh etmiştir. Ellerini başından yukarıya veya göğsüne kadar kaldıranlar da vardır. Hepsi de sahih haberlere uygun düşer. Bu gibi hadîslerin farklılık arzetmesi, bu konuda genişlik olduğuna ve hangisiyle amel edilirse isabet edileceğine delâlet eder.
Rükûa varırken ve rükûdan kalkarken elleri kaldırmanın sünnet olup olmadığı hususunda ihtilaf edilmiştir. Hanefîler bunun sünnet olmadığı görüşündedirler.
Rükûdan kalkarken imam سَمِعَ اللهُ لِمَنْ حَمِدَهُ der, doğrulup ayakta durunca cemaat de رَبَّنَا وَلَكَ الْحَمْدُ der.
[1] Müslim, Salât, 24-25.