a) Âyetleri Tebliğ Etmesi

Hz. Ebû Bekir İslâm’ın ilk yıllarında yeni gelen âyetleri yakın arkadaşlarına ve akrabalarına tebliğ ederek pekçoğunun hidayetine vesile olmuştur. Bu konuya daha önce temas etmiştik. Ömrünün devam eden günlerinde Kur’ân’ın tebliğ edilmesine yönelik hizmetlerini artarak sürdürmüştür. Bu konuyla ilgili birkaç misal zikredelim:

Mekke müşriklerinin önde gelenlerinden Velid b. Muğîre, bir gün Hz. Ebû Bekir’in yanına gidip ona Kur’ân-ı Kerim hakkında birtakım sorular sordu. Ebû Bekir cevaplarını verince oradan çıkıp Kureyşlilerin yanına gitti ve; “İbn Ebî Kebşe’nin[1]söylediği şeyler, doğrusu hayrete şâyandır! Vallahi o ne şiir ne sihir ne de bir deli saçmasıdır! Onun söylediği sözler hiç şüphesiz Allah kelamındandır” dedi. Velid’in bu sözünü işiten bazı müşrikler bir araya gelerek konuştular; “Velid dinini değiştirirse Kureyş’in hepsi dinlerini değiştirir” diye endişelerini dile getirdiler. Bunu işiten Ebû Cehil; “Merak etmeyin ben bu meseleyi hallederim” diyerek Velid’in evine gitti. Ona; “Görmüyor musun, kavmin senin için sadaka topluyor?” dedi. Velid; “Ben onların malı ve evlâdı en çok olanı değil miyim?” dedi. Ebû Cehil; “Senin, yemeğinden yiyebilmek için İbn Ebî Kuhâfe’nin evine gittiğinden bahsediyorlar” dedi. Velid; “Kabilem bunu söylediler mi? Vallahi bundan sonra ne Ebû Bekir’e, ne Ömer’e, ne de İbn Ebî Kebşe’ye yaklaşırım! Onun sözü nakledilen bir sihirdir” dedi. Bunun üzerine Müddessir sûresinin 11-28. âyetleri nâzil oldu.[2]

Hz. Ebû Bekir’in âyetleri tebliğ etmesinin en bariz misali daha önce de zikredildiği üzere hac emiri olduğunda Hz. Ali ile birlikte Tevbe sûresinin ilk 40 âyetini insanlara ulaştırıp öğretmesidir.[3]

İçki ile ilgili âyetleri, bundan haberi olmayan insanlara ulaştırırken Allah Rasûlü’nün yanında Hz. Ebû Bekir’in olması, konuyla ilgili farklı bir örnektir: Abdullah b. Ömer şöyle anlatır: “İçki hakkında üç ayet indi. İlk inen, «Sana içki ve kumar hakkında soru sorarlar»[4] ayetidir. Bu ayet inince; «İçki haram kılındı!» denildi. Bazıları; «Ey Allah’ın Rasûlü! Bizi serbest bırak. Yüce Allah’ın da belirttiği gibi içkiden istifade edelim!» dediler. Rasûlullah onlara bir şey demedi. Daha sonra «Siz sarhoş iken, ne söylediğinizi bilene kadar namaza yaklaşmayın»[5] ayeti indi. Bunun üzerine; «İçki haram kılındı!» denildi. Bazıları: «Hayır, yemin ederiz ki ey Allah’ın Rasûlü! Biz namaz vakti yaklaştığında içki içmeyeceğiz!» dediler. Nebî (s.a.v) yine onlara bir şey demedi. Bundan sonra «Ey iman edenler! İçki, kumar…»[6] âyeti indi. Rasûlullah (s.a.v); «İçki haram kılındı!» buyurdu. Bu yasaktan sonra bir adama Şam yöresinden bir içki tulumu ya da içki tulumları gelmişti. Bunu haber alan Allah Rasûlü, Ebû Bekir ve Ömer -Osman’ın da onlarla birlikte olduğunu sanıyorum- kalkıp o adama gittiler. Rasûlullah (s.a.v); «Müsaade et de şu tulumları yaralım (içkileri dökelim)!» buyurdu. Adam; «Ey Allah’ın Rasûlü! Onları satamaz mıyız?» diye sordu. Rasûlullah (s.a.v); «Allah içkiye, (meyvesinden içki yapmak üzere) ağacını dikene, içene, (şırasını) sıkana, (alım satımında) vekil olana, işletene, sâkîsine (içki sunan hizmetçiye), taşıyana, parasını yiyene ve satana lânet etmiştir!» buyurdu.”[7]

Bu konuda örnek sayılabilecek diğer bir rivayet de şöyledir: Bir gün Ebû Bekir (r.a) Hz. Âişe’nin yanına girmişti. Âişe hasta idi ve bir yahudi kadın ona rukye yapıyordu (dua okuyarak tedavi ediyordu). Ebû Bekir, yahudi kadına; “Ona Allah’ın Kitâbı ile rukye yap!” diyerek[8] onu Kur’ân’a yönlendirdi.[9]

Rivayetlerden anlaşıldığı üzere Hz. Ebû Bekir Allah’ın âyetlerini tebliğ edip öğretmek için farklı şekillerde gayret göstermiş, Kur’ân’a hizmeti hayat düsturu haline getirmiştir.



[1] Müşrikler Rasûlullah’ı “Ebû Kebşe” nâmındaki kimseye nisbet ederlerdi. Huzâa kabilesinden olan bu adam putlara tapma hususunda Kureyş’e muhalefet ederek “Şiʻra’l-Abûr” isimli yıldıza tapmıştı. Allah Rasûlü (s.a.v) de putlara ibadet hususunda Kureyş’e muhalefet edince ona benzeterek “İbnü Ebî Kebşe: Ebû Kebşe’nin oğlu” dediler. Bir rivâyete göre de Ebû Kebşe, Allah Rasûlü’nün anne tarafından olan büyük dedelerinden biridir. Efendimiz’i ona nisbet ederek güya ona çekmiş olduğunu kastetmek isterlerdi. Sütbabasının künyesi olduğu da söylenmiştir. (Aynî, Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed b. Musa b. Ahmed b. Huseyn el-Ğaytâbî el-Hanefî, Bedrüddin (v. 855/1451), Umdetü’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî (I-XXV), Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, ts., I, 80)

[2] Taberî, Tefsîr, XXIV, 24-25; Ebû Nuaym, Delâil, I, 233; İbn Kesîr, Tefsîr, VIII, 267; Süyûtî, Abdurrahman b. Ebî Bekir, Celâlüddin (v. 911/1505), el-Hasâisu’l-kübrâ (I-II), Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, ts., I, 189. Krş. Hâkim, II, 550/3872.

[3] Tefsîru Mücâhid, s. 363; Ferrâ, I, 420; İbn Kesîr, Tefsîr, IV, 102-110.

[4] el-Bakara 2/219.

[5] en-Nisâ 4/43.

[6] el-Mâide 5/90.

[7] Tayâlisî, Ebû Dâvûd, Süleyman b. Sâvud b. Cârud el-Basrî (v. 204/820), el-Müsned (I-IV), thk. Muhammed b. Abdilmuhsin et-Türkî, Mısır: Dâru Hecer, 1419/1999, III, 462/2069; Beyhakî, Şuab, VII, 394/5181. Bu rivayette zikredilen şahsın Temîm ed-Dârî olması muhtemeldir. Zira onun içki ticareti yaptığını, içkiyi yasaklayan âyetler gelince Allah Rasûlü’nün, hizmetçisi Sirâc’a emrederek tulumları yardırdığını yine Sirâc’ın kendisi haber vermektedir (İbn Abdilberr, el-İstîâb, II, 683; İbn Esîr, Üsdü’l-ğâbe, II, 410; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 33).

[8] Muvatta’, Ayn, 11.

[9] İmam Şâfiî’ye (v. 204/820) “Ehl-i Kitap, müslümanlara rukye yapabilir mi?” diye sorulunca, “Allah’ın Kitâbı’ndan ve Allah’ın zikrinden bilinen şeylerle rukye yaparlarsa evet” cevabını vermiştir (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IX, 587; Sübkî, Ebû Nasr Tâcüddîn Abdülvehhâb b. Alî b. Abdilkâfî (v. 771/1370), Tabakâtü’ş-Şâfiiyyeti’l-kübrâ (I-X), thk. Mahmûd Muhammed et-Tannâhî – Abdülfettah Muhammed el-Hulv, Hecer li’t-Tıbâa, 1413, II, 136; İbn Hacer, Fethu’l-Bârî, X, 197).

%d bloggers like this: