İlâhî Sıyânet Altında Yetişmesi

Allah Rasûlü (s.a.v), son derece nezih ve iffetli bir gençlik hayatı yaşadı. Allah Teâlâ O’nu edep ve hayâ dışı davranışlardan muhâfaza buyurdu.

Fahr-i Kâinât Efendimiz (s.a.v), Kâbe yeniden inşâ edilirken amcası Abbâs ile birlikte taş taşıyordu. Abbâs (r.a), taşların çıplak omzunu incitmemesi için Efendimiz’e:

“–Elbiseni omzuna koy!” dedi.

Efendimiz (s.a.v), (insanlardan uzak oldukları bir yerde[1]) elbisesini omzuna koymak istediği sırada yere yığıldı ve gözlerini semâya dikerek amcasına:

“–Bana elbisemi ver!” dedi. Hemen onu alıp üzerine örttü. (Buhârî, Hac, 42)

“…İşte o günden sonra Efendimiz (s.a.v) hiçbir vakit elbisesiz görülmedi. Sallallâhu aleyhi ve sellem…” (Buhârî, Salât, 8)

İmâm Zührî (r.a), bu esnâda Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in henüz bülûğa ermediğini rivâyet eder. Buna göre Kâbe’nin yeniden inşâsı daha erken bir vakitte olmuştur.

O günkü cemiyette giyim-kuşama pek dikkat edilmez, edep ve hayâ dışı kıyafetler normal karşılanırdı. Buna rağmen, Allah Rasûlü (s.a.v) hiçbir zaman hayâ sınırlarını zorlayan bir kıyafetle görülmemiştir.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’de bütün beşerî hususiyetler mevcut idi. Diğer gençler gibi O’nun nefsinde de muhtelif meyiller vardı. Buna rağmen O (s.a.v), kendisini gece sohbetleri, oyun ve eğlence gibi nefsânî şeylerden muhâfaza etmiştir. Bu da İlâhî inâyetin dâimâ O’nunla beraber olduğunu göstermektedir.

Kureyşliler, Harem ehli oldukları için hac esnâsında Arafat’a çıkmaz, Müzdelife’den dönerlerdi. Efendimiz (s.a.v) ise Arafat’a çıkıp vakfe yapar, müşriklerin bu bidʻatine de muhâlefet ederdi. Allah’ın tevfîki, bi’setten evvel de Rasûlü ile beraber olmuş, O’nun hac, nikâh, alışveriş gibi hususlarda da İbrahim ve İsmâil (a.s)’ın mîrâsına sâhip çıkmasını sağlamıştır.

Allah Rasûlü (s.a.v) bi’setten evvel Beyt-i Atîk’i (Kâʻbe’yi) tavâf ederdi. Bir gün âzâdlı kölesi Zeyd bin Hârise de O’nunla birlikte tavâf ediyordu. Bir ara Zeyd putlardan birine el sürdü. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) hemen onu bundan nehyettiler. Sonra Zeyd (r.a) meseleyi tam olarak anlamak için bir daha elini sürdü, Efendimiz (s.a.v) yine hemen nehyettiler. Meseleyi iyice tekid eden Zeyd (r.a), peygamberlik gelinceye kadar artık bir daha hiç putlara dokunmadı. (Hâkim, III, 236/4956; Heysemî, VIII, 226)

Zeyd (r.a), Allah Teâlâ kendisine vahiy ikrâm edinceye kadar Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in hiç putlara dokunmadıklarına dâir yemin etmiştir. (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-âliye, XVI, 357)

Allah Rasûlü (s.a.v), putlar adına kesilen etlerden de yemezlerdi. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 24; Zebâih, 16)

Velhâsıl O (s.a.v) gençliğini dolu dolu yaşamış, bu en kıymetli devreyi iyilik ve hayırlarla geçirmiştir.



[1] İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî, III, 441.

%d bloggers like this: