Abdullah ibn-i Ömer’in oğlu Abdullah, babasının namazda teşehhüd için oturduğunda bağdaş kurduğunu görürmüş. Diyor ki:
“Ben de öyle yaptım. O günlerde yaşım küçüktü. Babam beni bu oturuştan nehyetti ve: «Namazın sünneti, sağ ayağını dikip, sol ayağını da bükmendir» dedi. Ben: «Ama sen böyle yapıyorsun» deyince, «Ayaklarım beni taşımıyor» cevabını verdi.” (Buhârî, Ezân, 145)
Şerh:
Namazda otururken sağ ayağı dikip sol ayağı bükmek sünnettir. Hanefîlere göre kadınların oturuşu, erkeklerden farklıdır ve teverrük şeklindedir.
Zaruret halleri dışında namazda bağdaş kurmak câiz görülmemiştir.
***
Muhammed ibn-i Atâ şöyle anlatır:
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in ashâbından bir takım zevat ile beraber otururken, Nebî (s.a.v)’in namazından bahsettik. Ebû Humeyd es-Sâidî (r.a) şöyle dedi:
“Rasûlullah’ın namazını en iyi belleyeniniz ben idim. Ben O’nun, iftitâh tekbirini aldığında ellerini omuzları hizâsına getirdiğini gördüm. (Sonra Kur’ân’dan bir miktar okurdu). Rukûya vardığında elleriyle dizlerini tutardı. Sonra belini (kamburlaştırmadan) büker, başını kaldırdığında kemiklerinden her biri yerli yerine gelinceye kadar doğrulurdu. Secde ettiğinde kollarını yere yaymaksızın ve biribirine yanaştırmaksızın koyup, ayaklarının parmaklarını kıbleye karşı getirirdi. İlk iki rekâtın sonunda (teşehhüd için) oturduğunda, sol ayağının üzerine oturup sağ ayağını dikerdi. Son rekâtta oturduğunda ise, sol ayağını ileri alır, diğerini diker ve makʻadı üstüne otururdu.” (Buhârî, Ezân, 145)
Şerh:
Ebû Humeyd (r.a), Rasûlullah (s.a.v)’i namaz kılarken gözetleyip nasıl kıldığını iyice bellediği için böyle söylediğini ifade etmiştir.