Ezd-i Şenûe’den ve Abdi Menâf Oğulları’nın halîflerinden olan Abdullah İbn-i Buhayne -ki Nebiyy-i Ekrem’in sahâbîlerinden idi- şunu nakletti:
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) bir defasında onlara öğle namazı kıldırmış. Bu namazda ilk iki rekâttan sonra teşehhüde oturmaksızın (üçüncü rekâta) kalkmış. İnsanlar da O’na uyarak birlikte ayağa kalkmışlar. Namazı bitirip de insanlar selâm vermesini bekledikleri sırada Allah Rasûlü (s.a.v) oturduğu yerde tekbir alıp selâm vermeden iki kere secde etmiş ve sonra selâm vermiştir. (Buhârî, Ezân, 146)
Şerh:
Rasûlullah (s.a.v)’in ilk teşehhüdü unuttuğunda, sonunda sehiv secdesiyle namazı tamamlaması, ilk teşehhüdün farz olmadığını göstermektedir. Hanefîler vacip olduğunu söylemişlerdir.
Sehiv secdesinin selâmdan önce mi yoksa sonra mı olduğu konusunda ihtilaf edilmiş, diğer rivayetlerden hareketle Hanefîler sonra olması gerektiği kanaatine varmışlardır. Bu ihtilâf hangisinin daha evlâ olduğunu tesbit noktasındadır, yoksa secdenin selamdan önce veya sonra olması namazı bozmaz.