Abdullah ibn-i Mesʻûd (r.a) şöyle anlatır:
“Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’in arkasında namaz kıldığımız vakitlerde:
اَلسَّلاَمُ عَلَى جِبْرِيلَ وَمِيكَائِيلَ اَلسَّلاَمُ عَلَى فُلاَنٍ وَفُلاَنٍ
«Cibril’e ve Mikâîl’e selam olsun. Fulan ve fulan (meleklere) selam olsun» derdik. Rasûlullah (s.a.v) bize döndüler ve şöyle buyurdular:
«–Selâm Allah’ın kendisidir. Herhangi biriniz namaz kıldığında,
اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ، اَلسَّلاَمُ عَلَيْكَ أَيُّهَا النَّبِيُّ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ، اَلسَّلاَمُ عَلَيْنَا وَعَلَى عِبَادِ اللّٰهِ الصَّالِحِينَ
“Kavlî, fiilî ve mâlî ibâdetler ve her türlü tâzim ve tekrîmât Allah’a mahsustur. Ey Nebî, selam, Allah’ın rahmeti ve bereketleri senin üzerine olsun. Bize ve Allah’ın sâlih kullarına da selam olsun!” desin.
Siz bunu söylediğinizde gökte ve yerde olan bütün sâlih kullar buna dâhil olur. (Bundan sonra da şöyle desin):
أَشْهَدُ أَنْ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ
“Şehadet ederim ki, Allah’tan başka hak mabud yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed onun kulu ve rasûlüdür”.».” (Buhârî, Ezân, 148)
Şerh:
Buhârî’nin diğer rivayetinde, sahabenin sözleri arasında “es-Selâmu ale’llâh: Allah’a selam olsun” ifadesi de vardır. Selâm, Allah’ın güzel isimlerinden olunca, bu ifade “es-Selâmu ale’s-Selâm: Selâm’a selam olsun” takdirinde oluyor ki, makul bir tabir olmuyor. Rasûlullah (s.a.v) bu sebeple “Selâm Allah’ın kendisidir (yani ona selam vermek gerekmez)” buyurmuştur.
Hadiste öğretilen dua aslında bütündür. Ancak “sâlihler” kelimesi geçince bir ara cümle ile bu kelimenin muhtevasıyla ilgili bilgi verilmiştir.
Bu dua Rasûlullah Efendimiz’in cevâmiu’l-kelim sözlerinden biridir. Bu ifade meleklere şâmil olduğu gibi, peygamberleri, rasulleri, sıddıkları ve sâlih olan bütün kulları da içine almaktadır.