İbn-i Abbas’ın nakline göre Nebî (s.a.v) kenarda kalmış bir kabre uğramış, kabrin yanında sahabilerine imam olmuş, onlar da kabrin arkasında saf bağlamışlardır. (Buhârî, Ezân, 161)
Şerh:
Bu başlık altında çocukların abdest almaları, temizlenme ve guslün onlara ne zaman vacip olacağı, cemaatle namaz ile bayram ve cenaze namazlarına katılıp yetişkinlerin saflarına dâhil olmaları gibi konulara işaret ediliyor.
Buhârî’nin yukarıdaki rivayeti zikretmesinin sebebi, hâdisenin cereyan ettiği sırada henüz büluğa ermemiş olan İbn-i Abbas’ın o cenaze namazında ve cemaatte hazır olmasıdır. Böylece çocukların cemaate gelip saflara dâhil olabileceğini anlatmak istemiştir.
***
Ebû Saîd el-Hudrî’den rivayet edildiğine göre Nebî (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Cuma günü gusletmek büluğa eren herkese vaciptir.” (Buhârî, Ezân, 161)
Şerh:
Buluğ ve ihtilam, Cuma günü gusletmenin şartı olunca, cuma ve diğer namazlar buluğdan önce farz olmamış olur.
Buradaki vacip, “gerekli” mânasınadır, bu sebeple Cuma günü gusletmek sünnet veya müstehap kabul edilmiştir.
***
İbn-i Abbas’a biri:
“–Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte (bayram namazgâhına) çıktın mı?” diye sordu. İbn-i Abbas (r.a):
“–Evet. Ona olan yakınlığım olmasaydı, orada bulunamayacaktım” dedi.
Hadisin râvîlerinden biri şöyle demiştir: “Yaşımın küçüklüğünden dolayı (bulunamayacaktım) demek istiyordu.”
Yine İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v), Kesîr ibnü’s-Salt’ın evinin hizasındaki sütunun yanına gelip orada hutbe îrâd ettiler. Sonra kadınların bulunduğu tarafa geçip onlara vaaz ederek hatırlatmalarda bulundular ve sadaka vermelerini tavsiye ettiler. Bunun üzerine kadınlar, ellerindeki (yüzük vesaire gibi) halkaları (zînet eşyalarını) Bilâl’in eteğine atmaya başladılar. Sonra Rasûlullah (s.a.v), Bilâl ile birlikte evine döndüler.” (Buhârî, Ezân, 161)
Şerh:
Bu rivayetlerden, kendine sahip olup oyuna kapılmayacak yaşa gelen çocukların bayram ve diğer ibadet mekânlarına gidebileceği anlaşılmaktadır.