Lût (a.s), Hz. İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğlu idi. Hz. İbrâhim’e ilk iman eden kimseydi. Onunla birlikte Allah yolunda hicret etti. İbâdet ehli, cömert, sabırlı, müttakî, misafirperver, mübarek bir zat idi. Çiftçilik yapar, elinin emeğiyle geçinirdi.[1] Hz. İbrâhim’e yakın bir bölgeye peygamber olarak gönderildi. Kendisine hüküm ve ilim verilerek faziletli ve sâlih kimselerden kılındı ve Allah’ın rahmetine nâil oldu.[2] Gönderildiği bölge Mü’tefike diye anılan beş şehirden mürekkep olup bunların en büyüğü Sedûm (Sodom) idi.[3]
Bölge halkı iyice yoldan çıkmış, pislik ve ahlâksızlıkta aşırıya gitmişlerdi. Meclislerinde ahlâksızlık yapıyor, yolları kesiyor, gelip geçene eziyet veriyor ve onlarla alay ediyorlardı. En büyük günahları cinsî sapıklığa düşmüş olmalarıydı. Önce kadınlara arkadan yaklaşmaya başlamış, zamanla erkeklere yönelmiş, homoseksüel olmuşlardı. Fuhşiyâtı alenîleştirmişlerdi.
Lût (a.s) onları bu ahlâksızlıktan vaz geçirmek için çok çalıştı, ancak onlar câhil cesaretiyle ısrar ettiler. Lût (a.s): “Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah’tan korkun ve bana itaat edin. Bunun için sizden karşılık beklemiyorum. Benim ecrimi verecek olan Âlemlerin Rabbi’dir. Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da erkeklerle mi beraber oluyorsunuz? Yol kesip, toplantılarınızda ahlâk dışı işler mi yapıyorsunuz? Doğrusu siz haddini aşan bir kavimsiniz!” dedi. Onlar “Ey Lût! Bu tutumundan vazgeçmezsen iyi bil ki sen de kovulacaksın! Hadi, doğru söyleyenlerden isen başımıza Allah’ın azabını getir de görelim!” dediler. Sonra da “Onları memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlenen insanlar!” diye çirkefliklerini ortaya koydular. Lût (a.s), “Doğrusu ben sizin yaptığınız işten nefret ediyorum” dedi. “Rabbim! Beni ve ailemi, bunların yaptığı şeyden kurtar” diye dua etti.
Cinsî Sapıklık Helâke Götürür
Sapıklıkta ısrar edince Allah onlara meleklerini gönderdi. Melekler önce İbrahim (a.s)’a uğradılar, sonra Lût (a.s)’ın yanına geldiler. Genç insan sûretinde olduklarından Lût (a.s) onları tanıyamadı. Kavminin misafirlerine kötülük yapmasından korktu. Son derece daraldı ve çaresizlik içinde “Zor bir gün!” dedi.
Şehir halkı koku almışçasına koşarak ve sevinerek geldiler. Lût (a.s), “Şunlar kızlarım; sizin için en nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah’tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu!” dedi. Kavmi, “Sen de biliyorsun ki bizim senin kızlarınla işimiz yok. Bizim ne istediğimizi pekâlâ biliyorsun” dediler. “Seni el âlemi korumaktan menetmedik mi?” diye çıkıştılar. Burada Cenâb-ı Hak onların nasıl bir hâlde olduklarını anlatmak için: “Ey Rasûlüm! Ömrüne yemin olsun ki onlar, sarhoş (sersem) halleriyle saçmalayıp duruyorlardı” buyurur.
Lût (a.s), “Keşke benim size karşı koyacak bir gücüm olsaydı veya güçlü bir desteğe dayanabilseydim!” dedi. İşte o zaman misafirler, “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamayacaklar. Biz sana, onların şüphe etmekte oldukları azabı getirdik. Seher vakti aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü! Size emredilen yere (Şam’a) doğru gidin! Karın hariç, sizden hiç kimse geride kalmasın. Çünkü onların başına gelecek olan, şüphesiz onun başına da gelecektir. Onlar için belirlenen zaman, sabah vaktidir. Sabah da yakın değil mi?” dediler. O esnâda Allah, Hz. Lût’a saldıran azgın insanların gözlerini silme kör ediverdi. Neye uğradıklarını şaşırdılar. Geceyi korku içinde geçirdiler. Sabaha doğru onları bir sayha yakaladı. Allah şehirlerinin altını üstüne getiriverdi ve bir kasırga göndererek üzerlerine sağanak hâlinde, kendi katında işaretlenmiş taşlar yağdırdı. Onları îman edenlere bir ibret yaptı. Harâbeleri hâlâ, gözler önünde duran bir yol üzerinde bulunmaktadır. Zâlimlerin sonu işte budur.[4]
Sapık kavim Allah’ın koyduğu fıtrî kanuna uymuyorlardı. Tabiî evliliğe yanaşmıyor, sapıklığa koşuyorlardı. Yaptıkları iş öylesine kötü idi ki insanı hem maddî hem de mânevî olarak aşırı derecede kirletiyordu. Bu sebeple iğrenç ve nefret edilecek bir hâle gelmişlerdi. Artık pislikleri içinde huzur buluyor, temiz insanlarla alay ediyorlardı. Bugün toplumun getirilmek istendiği nokta da tam burası. Sersem insanlar çirkefliği onur diye isimlendirmek istiyorlar.
Güç Yetmez Hâle Gelmeden Tedbir Almak Şart
Kavmin özelliği cinsî sapıklık, azgınlık ve zorbalıktı. Lût (a.s) onların nasihattan anlamadığını görünce onlara karşı bir gücünün veya en son çare kendini onlardan koruyacak bir sığınağın olmasını istedi. Demek ki sapık insanlara karşı vaktinde tedbir alınmazsa bir müddet sonra onlara güç yetmez, temiz insanlar kendilerini de koruyamaz hâle gelirler. Zira şehvetin seline kapılan insanlarda akıl, izan ve doğru düşünme kâbiliyeti kalmaz. İçlerinde hakkı bilen, doğru ile yanlışın arasını ayıran, insanlara doğruyu tavsiye edip yanlıştan sakındıran kimse bulunamaz. Onlar etrafa tehlike saçan zombiler hâline gelirler. Nitekim azgın kabvim Hz. Lût’un evini sarmış, duvarlardan atlayıp, kapısını kırarak hânesine tecâvüz etmişlerdi. Böyle bir toplumda insan malından, canından ve ırzından emin olamaz. Din, vicdan ve fikir hürriyeti bulamaz. Nitekim azgın kavim, insanların Lût (a.s) ile görüşerek hakikati tanımasını engelliyordu. Onun yanına gelenlere zorbalıkla tecavüz ediyor, işkence ediyorlardı. Kendileri için özgürlük, sınırsız hürriyet isterken, başkalarına asla rahat vermiyorlardı.
Âilenin Gelişip Kuvvetlenmesine Çalış
Bu ahlâksızlığın tedavisi huzurlu bir âile yuvası ile gerçekleşebileceğinden Lût (a.s) onlara kendi kızları ve kavminin diğer hanımlarıyla evlenmelerini tavsiye etti. Onlara fıtrî ihtiyaçları için daha temiz bir alternatif sundu. Bu açıdan bakıldığında toplum ahlâkının muhâfazasında hem kadınlara hem erkeklere mühim vazifeler düşmektedir. Herkes bu konuda kendini sorumlu hissetmeli, evliliğe ve âileye önem vermeli, bunun gelişip sağlamlaşmasına hizmet etmelidir. Genç kızlar ve erkekler evliliği geciktirmemeli, aşırı taleplerle evliliği zorlaştırmamalıdır. Evlilik hayatına başlayınca da firasetli davranmalı, Allah için bir takım fedâkârlıklar yapmalı ve sabırlı olmalıdır.
Homoseksüelliğin Cezâsı
Cinsî sapıklığın cezâsı Allah’ın lânetine uğramak ve rahmettinden mahrum kalmaktır. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Karısına arkadan yaklaşan melʻûndur!”[5]
“…Hayvanla münâsebette bulunan mel’ûndur, Lût kavminin amelini işleyen (yani erkeklerle cinsî münâsebette bulunan) mel’ûndur. Lût kavminin amelini işleyen mel’ûndur. Lût kavminin amelini işleyen mel’ûndur.”[6]
Bazı fakihlere göre lûtîlik yapan kimselere zinâ cezâsı tatbik edilir, bir kısmına göre muhsan olmasa bile recmedilirler, bir kısmına göre ise şiddetli tazir cezası verilir.
Rasûlullah (s.a.v) bizleri îkâz etmiş: “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeylerden biri Lût kavminin amelidir” buyurmuşlar.[7] Efendimiz’in bu endişesine kulak verelim ve bu ahlâksızlığın toplumumuzda yayılmasına mâni olalım. Bu hususta gençlere büyük iş düşüyor. Tam bu noktada Hz. Lût’un genç kızlarının gayreti ve ıslah olmayan sapıkları cezalandırmaya gelen meleklerin genç sûretinde olmaları üzerinde biraz düşünelim.
[1] İbn Saʻd, Tabakât, I, 54; Taberî, Târih, I, 125; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, I, 100, 118.
[2] el-Enʻâm 6/86; el-Enbiyâ 21/74.
[3] Taberî, Târih, I, 151.
[4] el-Aʻrâf 7/80-84; Hûd 11/77-83; el-Hicr 15/61-77; eş-Şuarâ 26/161-169; el-Ankebût 29/29; en-Necm 53/53-54; el-Kamer 54/33-38.
[5] Ahmed, II, 444.
[6] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 317, 309, 108.
[7] Tirmizî, Hudûd, 24/1457; İbn Mâce, Hudûd, 12.