Amel-i Sâlih Nedir?

Kur’ân-ı Kerim’de “sâlih” kelimesi 150’den fazla yerde geçer. Her şeyin düzgün ve uygun olması istenir. Bunların 51’inde ise imanla sâlih amel birlikte zikredilerek bu ikisinin ebedî kurtuluş için şart olduğu bildirilir. Sâlih kelimesi; uygun, iyi, faydalı, doğru ve güzel olan, işe yarar, her türlü bozukluk ve yanlışlıktan uzak, barışçı gibi mânalara gelir. Sâlih amel ise kişinin, imanlı olarak kendi, âilesi, çevresi ve bütün insanlık için yaptığı dine uygun güzel, hayırlı ve faydalı işlerdir. Hz. Osman onu, “Allah teâlâ için ihlâsla yapılan amel”; Sehl b. Abdullah da “Kitap ve Sünnet’e uygun amel” diye tarif etmiştir. Hz. Ali “vaktinde, tâdîl-i erkân ile düzgünce kılınan beş vakit namaz” diye bunu misallendirmiştir. Muâz b. Cebel’e göre ise ilim, niyet, sabır ve ihlâsı ihtivâ eden ameldir. Taberî de “Allah’a itaat olan işleri yapmak, farzlarını edâ etmek ve yasakladığı şeylerden kaçınmak” diye tarif etmiştir. Âlimlerin ekseri, Allah rızâsı için yapılan her düzgün işin sâlih amel olduğunu söylemişlerdir.[1]

Mü’minin dünya hayatındaki biricik hedefi iman ve sâlih ameldir. Zira dünyada ve âhirette bâkî kalacak olan şeyler sadece bunlardır. Dünyada sâlih amel yapmayan insanlar, ölüm ânında ve ahirette pişman olurlar ve geri döndürülüp sâlih amel işleyebilmek için yalvarırlar, ancak heyhât…[2]

Bir Amelin Sâlih Olabilmesi İçin

Bir amelin sâlih olabilmesi için iman ve ihlasla yapılması ve Rasûlullah (s.a.v)’in getirdiği dinin emir ve yasaklarına uygun olması şarttır. Bunlardan biri mevcûd olmadığında gayretler boşa gider.[3]

Bir mü’min Allah’tan korkup doğru, âdil ve hak söz söyler ve sıdka sarılırsa, Allah da onun amellerini ıslah eder ve daha başka sâlih amellere muvaffak kılar.[4]

Amelleri sâlih hâle getiren iman olduğu gibi imanı makbul kılan da sâlih amellerdir. Amelsiz iman zayıflaya zayıflaya sönmeye yüz tutar. Kişinin ameli, kalbindeki tasdîki ve sözündeki ikrarı takviye etmelidir.[5] Bir kişinin Allah katındaki değeri, söz ve temennîleriyle değil, iman ve sâlih amelleriyledir.[6] Kötü işler yapanlarla sâlih amel işleyenler Allah katında hiçbir zaman aynı olmazlar. Bunlar gerek dünyada, gerek ölürken, gerekse âhirette birbirlerinden farklı tutulacaklardır.[7]

Sâlih Amel Örnekleri

Kur’ân’da zikredilen sâlih amellere misal vermek gerekirse şu âyetle başlayabiliriz:

– “Onlar Allah’a ve âhiret gününe inanırlar, iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar ve hayırlara koşuşurlar. İşte bunlar sâlihlerdendirler.[8]

Diğer bir kısım amel-i sâlihleri de şöyle sıralayabiliriz:

– Tevbe edip Allah’a yönelmek, ihlas ile sadece O’na kulluk etmek, O’na verdiğimiz sözleri yerine getirmek,[9]

– O’nun kitabına sımsıkı sarılmak ve Rasûlü’ne destek olmak,[10]

– Namazı sünnete uygun olarak vaktinde kılmak, zekât ve sadaka vermek, sıla-i rahim’de bulunmak yani akrabalarla bağları güçlü tutmak,[11]

– İnsanları Allah ve Rasûl’üne itaate teşvik ederek salâha erebilmeleri için çalışmak,[12]

– Gerektiğinde hicret etmek, Allah yolunda cihâd edip bu uğurda açlığa, susuzluğa ve muhtelif meşakkatlere katlanmak ve nihayetinde şehit olmak,[13]

– Sulhü ve insan hayatını koruyup zulmü engellemek için çalışmak (Dâvûd (a.s)’ın sağlam zırhlar yapması gibi),[14]

– Sözde durup insanlarla iyi geçinmek,[15]

– Âile içinde geçimli olup herkesin hakkını gözetmek, kadınların Allah’a ve kocalarına itaat etmeleri, kocaları yokken iffetlerini ve mallarını korumaları,[16]

– Dua, zikir, şükür, sabır, tevekkül, ihsân, takva, birr, ibadet, itaat, emanet…

Hâsılı Allah’ın emrettiği ve râzı olduğu bütün işler sâlih ameldir.

Amellerin Boşa Çıkması

Bazı tavır ve davranışlar vardır ki insan için çok tehlikelidir. Bunlar onun yaptığı bütün amelleri iptal ederek emeklerini boşa çıkarıverir. Meselâ Allah’a ve Rasûl’üne itaat etmemek, Allah yolundan alıkoymak, Hz. Peygamber’e karşı gelmek, küfür, şirk ve nifak bunlardandır. Aynı şekilde dinden dönmek, Allah’ın âyetlerini ve âhireti inkâr etmek, Allah’ın indirdiği hükümlerden hoşlanmamak ve Peygamber Efendimiz’e saygısızlık ederek yanında yüksek sesle konuşmak amelleri iptal eder.[17] Bunun aksine Allah yolunda canını veren şehidlerin amelleri ise asla boşa gitmez.[18]

Sâlih Amellerin Bereketi

Kur’ân-ı Kerîm’de sâlih amellere vaad edilen mükâfatlar o kadar çoktur ki saymakla bitmez. Biz sadece bir kısmını zikredelim:

– Allah sâlih ameller işleyen kullarını karanlıklardan aydınlığa çıkarır, doğru yolu gösterir, küfür ve şirke düşmekten korur, kötülüklerini örter, hallerini ıslah eder ve onları insanların en hayırlıları kılar.[19]

– Onlara imanın aydınlığında çok değerli rızık ve bereketlerle dolu hoş bir hayat yaşatır, günahlarını mağfiret eder.[20]

– Kötülüklerini iyiliklere tebdîl eyler, onlar iyilik yapmaya devam ettikçe daha önce yaptıkları kötülükler âhirette onlara zarar vermeyecek hâle gelir.[21]

– Sâlih amel Allah’ın dostluğuna vesiledir. Allah sâlih kullarının velîsi olur, onları dünya hayatında koruyup kolladığı gibi yükümlülüklerini de kolaylaştırır ve âkıbetlerini güzelleştirir.[22]

– Sâlih amellerin yaygınlaştığı toplumlar helâk olmaktan kurtulurlar.[23] Yani yaşanabilir bir dünya ancak sâlih amellerle kurulabilir.

– Sâlih amel, duaların ve tevbelerin kabulüne ve ilâhî lütufların ziyadeleşmesine vesiledir.[24]

– Sâlih amel insanın nesline de hayır getirir. Baba, sâlih olursa Allah onun evlatlarını da korur. Sâlih evlat da ebeveyn için huzûr ve sürûr kaynağıdır.[25]

– İnsanlar sâlih amel sahibi kimselere güvenir ve onları tercih ederler.[26]

– Allah, sâlih amel sahiplerini diğer kullarına sevdirir.[27]

– Onları yeryüzüne vâris kılar ve zaferlere ulaştırır. Onlar için râzı olduğu dini yeryüzüne yerleştirip yayar ve korkularını emniyete çevirir.[28]

Sâlih amellerin asıl mükâfâtı ise âhirette görülecektir:

– Melekler sâlih amel sâhibi kimselerin cennete girmeleri için dua ederler.[29]

– Kıyamet günü onlar için artık korku ve üzüntü yoktur, Allah’ın azabından emîndirler, haksızlığa uğramaktan korkmazlar.[30]

– Ecirleri, yaptıkları amellerin en güzeli seviyesinde verilir. Bir iyiliklerine en az on, bazen de hesapsız mükâfat verilir. Bu, eksilmeyen, kesintisiz bir ecirdir ve dünya nimetlerinden çok üstündür.[31] – Allah onları ebedî kalacakları cennetlere koyarak en güzel rızıklarla merzûk kılar. Kapıda onları melekler selâmlarla karşılar ve orada en iyi şekilde ağırlanırlar. Cennetin tarifi imkânsız güzellikleri içinde ebediyyen kalırlar ve oradan asla ayrılmak istemezler. Zira Allah’ın rahmetine nâil olmuş ve yüksek derecelere ulaşmışlardır. Allah onlardan, onlar da Allah’tan râzı olmuşlardır. Orada mesʻûd ve bahtiyardırlar, hoş sadâlar dinlerler. Onlara, Rableri katında diledikleri her şey vardır. Orada emsalsiz mücevherât ile süslenirler, ipek elbiseler giyer, tahtlar üzerine kurulurlar.[32]


[1] Taberî, Câmiu’l-beyân, XIX, 338-339; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-muhît, I, 254; Begavî, Me‘âlimu’t-Tenzîl, I, 40.

[2] el-Mü’minûn 23/99-100; Secde 32/12.

[3] en-Nisâ 4/124; Hûd 11/7; İbn Kesîr, Tefsîr, VII, 418.

[4] el-Ahzâb 33/70-71; Taberî, XIX, 195-196.

[5] Taberî, XX, 430.

[6] en-Nisâ 4/123.

[7] Sâd 38/28; el-Câsiye 45/21; Taberî,XXI, 87-88.

[8] Âl-i İmrân 3/114.

[9] en-Nahl 16/97; el-İsrâ 17/25; el-Kehf 18/110.

[10] et-Tahrîm 66/4.

[11] el-A‘râf 7/121, 170; et-Tevbe 9/75; el-Münâfikûn 63/10.

[12] el-Kasas 28/19; el-Hucurât 49/14.

[13] Âl-i İmrân 3/194-195; et-Tevbe 9/120-121.

[14] Sebe’ 34/11.

[15] el-Kasas 28/27.

[16] en-Nisâ 4/34.

[17] el-Bakara 2/217; Âl-i İmrân 3/22; el-Mâide 5/5, 53; el-Enʻâm 6/88; et-Tevbe 9/17, 69; el-Kehf 18/105; el-Furkân 25/23; el-Ahzâb 33/18-19; Muhammed 47/8-9, 32-33; el-Hucurât 49/2.

[18] Muhammed 47/4.

[19] Yûnus 10/9; Muhammed 47/2; el-Beyyine 98/7.

[20] Sebe’ 34/4.

[21] el-Furkân 25/70; İbn Kesîr, X, 327.

[22] el-Aʻrâf 7/196; el-Kehf 18/88.

[23] Hûd 11/117.

[24] eş-Şûrâ 42/26.

[25] el-Aʻrâf 7/189; el-Kehf 18/82.

[26] en-Nûr 24/32; Sâd 38/24.

[27] Meryem 19/96.

[28] el-Enbiyâ 21/105; en-Nûr 24/55.

[29] el-Mü’min 40/8.

[30] el-Bakara 2/62; Tâ-hâ 20/112; Sebe’ 34/37.

[31] en-Nahl 16/97; el-Kasas 28/80; Sebe’ 34/37; el-Mü’min 40/40; Fussilet 41/8.

[32] İbrahim 14/23; el-Kehf 18/30-31, 108; Tâ-hâ 20/75-76; Hac 22/23; er-Rûm 30/15; Fussilet 41/30-33; eş-Şûrâ 42/22-23; el-Câsiye 45/30; et-Talâk 65/11; el-Beyyine 98/7-8.

%d bloggers like this: