Arapça bir kelime olan havârî, lügatte “beyaz olmak, iyice beyazlatmak” mânalarına gelen haver kökünden türemiştir. “Seçilmiş, kusursuz; taraftar, fedâkar arkadaş, dost, bir kimseye çokça yardım eden, bir davaya adanan” gibi anlamlara da gelir.[1]
Daha çok Allah’ın peygamberlerine iman edip onlara yardımcı olan kimselere havâri denir. Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Benden önce Allah hangi ümmete peygamber göndermişse hepsinin de mutlaka ümmetlerinden havârileri ve sünnetini takip eden, emrine uyan yakın dostları olmuştur.”[2] “Her peygamberin bir havârisi vardır, benim havârim de Zübeyr b. Avvâm’dır.”[3]
Rasûlullah (s.a.v)’in İkinci Akabe Beyʻatı’ndan sonra Medineliler’e nakib tayin ettiği on iki kişiye de havâri denilmiştir. Kaynaklarımızda Kureyş’ten olan on iki sahâbî de “havâri” diye anılmıştır. Bunlar Hz. Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali, Hamza, Ca‘fer, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Osman b. Maz‘ûn, Abdurrahman b. Avf, Sa‘d b. Ebû Vakkās, Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvâm’dır (r.a).
“Havâri” kelimesi İsa (a.s) tarafından seçilmiş, tebliğ ve irşad vazifesinde ona yardımcı olan on iki kişi hakkında meşhur olmuştur. Hz. İsa yolda giderken balık tutmakta olan bir takım insanlara rastlamıştı. Onlara “Ne yapıyorsunuz?” diye sordu. “Balık avlıyoruz” dediler. İsa (a.s) “Benimle gelin de birlikte insan avlayalım” dedi. “Sen kimsin?” diye sordular. “Ben İsa b. Meryem’im” deyince hemen ona iman ettiler ve kendisiyle birlikte gittiler.[4] O günden sonra Hz. İsa’dan hiç ayrılmadılar, daima onun hizmetinde bulundular.
Âyet-i kerimede şöyle buyrulur: “İsa onlardaki (Benî İsrâil’deki) inkârcılığı sezince, «Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?» diye sordu. Havâriler cevap verdiler: «Biz Allah için yardımcılarız; Allah’a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız».”[5]
Yahûdiler düşmanlıklarını şiddetlendirdikleri, Hz. İsa’yı öldürme planları yaptıkları esnada havâriler onun etrafında toplandılar, ona ensâr oldular ve onun peşinden gittiler. Allah onlara “Bana ve peygamberime iman edin” diye ilham etmişti, onlar da “İman ettik, şahit ol ki bizler yürekten teslimiyet içindeyiz” dediler.[6] Elbiseleri gibi kalpleri de saf ve pâk idi. Alınlarında ibadetin nûru ve güzelliği vardı.
Bir gün havâriler “Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?” diye sormuşlardı. İsa (a.s): “Eğer iman etmiş kimseler iseniz Allah’tan korkun” buyurdu.[7] Bundan sonra gökten sofranın indiği veya havârilerin taleplerinden vazgeçtikleriyle ilgili farklı rivayetler vardır.
Kaynaklarımızda Hz. İsa’nın havârileriyle ilgili çeşitli rivayetler yer alır: Buna göre onların sayısı on ikidir ve balıkçılık, çamaşırcılık, kaptanlık, boyacılık gibi meslekler icra etmektedirler. Bir gün onlar Hz. İsa’ya, “Dilediğimizde sen bizi doyuruyor ve içiriyorsun, acaba bizden daha üstünü var mıdır?” diye sormuşlardı. O da; “Sizden daha üstünü kendi el emeğiyle geçinendir” cevabını verdi. Bir defasında İsa (a.s), Hz. Nûh’tan, tûfandan ve gemiden bahsetmişti. Havâriler, “Tûfan hadisesine şahit olmuş birini diriltmeni isteriz” dediler. İsa (a.s) da Hz. Nûh’un oğlu Sâm’ın kabrine giderek onu diriltti ve tûfânı ondan dinlediler.[8]
Bir başka rivayete göre İsa (a.s) balık avlayan dört kişiyle konuşarak onları dine davet etti. Onlar da kabul ederek kendisine tâbi olurlar. İsa (a.s) daha sonra nehirde çamaşır yıkayan diğer bir grubun yanına gitti. Onlara, “Ey insanlar! Siz bu çamaşırları yıkıyor ve kirlerinden temizliyorsunuz, fakat niçin aynı şeyi kalplerinize yapmıyorsunuz? Ben Allah’ın size gönderdiği elçisiyim” dedi. Onlara Hz. Muhammed’i müjdeledi. Onlar da Hz. İsa’ya iman edip tâbi oldular.[9]
Kur’ân-ı Kerîm’de Ashâbü’l-karye’ye gönderildiği bildirilen[10] elçilerin Hz. İsa’nın havârileri olduğu söylenir. Havâriler Hz. İsa’nın tâlimatı istikâmetinde, onun semâya yükseltilmesinden sonra çeşitli ülkelere giderek dini tebliğ ettiler. Petrus ve Pavlus Anadolu’ya, Andreas ve Matta zencilere, Tomas Bâbil diyarına, Filipus Kuzey Afrika’ya, Yuhanna Efes’e, Ya‘kūb Kudüs’e, Gayyur Simun Berberîler’in yaşadığı bölgeye gitti.[11] Petrus ve Pavlus Roma’da öldürüldü, Tomas Hindistan’a gitti ve orada öldü.[12] Diğer bir rivayete göre ise İsa (a.s) semâya kaldırılışından önce havârilerden ikisini Anadolu’ya, ikisini Habeşistan’a, birini Bâbil’e, birini Kuzey Afrika’ya, birini Ashâb-ı Kehf’in, birini Berberîler’in yaşadığı bölgeye, ikisini Antakya’ya, birini Sind ve Hint’e göndermiştir. Havârilerin reisi olan Simun Petrus ise Kudüs’te kalmıştır.[13]
Şu âyet-i kerime bize havârilerin anlatılmasındaki hikmeti göstermektedir:
“Ey iman edenler! Allah’ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa da havârilerine, «Allah’a giden yolda bana yardımcı olacaklar kimlerdir?» diye sorduğunda havâriler, «Allah’ın yardımcıları biziz» demişlerdi. Sonra İsrâiloğulları’ndan bir kısmı iman etmiş, diğer bir kısmı da inkâra sapmıştı. Biz inananları düşmanlarına karşı destekledik, böylece üstün geldiler.”[14] Allah teâlâ havârileri bize örnek göstererek âdeta şöyle demek istiyor: “Onların Hz. İsa’ya yardım ettiği gibi siz de Rasûlullah (s.a.v)’e yardım edin. Onlar az oldukları hâlde peygamberlerine yardım ettiler, siz ise daha çoksunuz…”[15]
[1] İbn Manzûr, Lisânü’l-ʿArab, “ḥvr” md.
[2] Müslim, Îmân, 80.
[3] Buhârî, Cihâd, 40, 41, 135; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 48.
[4] Taberî, Câmiu’l-beyân, VI, 445.
[5] Âl-i İmrân 3/52. Havâriler için ayrca bkz. el-Mâide 5/111-115.
[6] el-Mâide 5/111.
[7] el-Mâide 5/112-115.
[8] İbnü’l-Esîr, el-Kâmil fi’t-târîḫ, Beyrut 1399/1979, I, 314-315.
[9] Nüveyrî, Nihâyetü’l-ereb fî fünûni’l-edeb, Kahire, 1395-1412, XIV, 226-227.
[10] Yâsîn 36/13-29.
[11] Taberî, Târîh, I, 603.
[12] Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), I-IV, Kahire 1367/1948, I, 311-312.
[13] Nüveyrî, XIV, 250-259; Osman Cilacı, “Havâri” mad., TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/havari (03.10.2021).
[14] es-Saff 61/14.
[15] Mukātil b. Süleyman, Tefsîr, IV, 318.