1. Hocam İslam’ın örnek ailelerini yazma fikri nasıl hâsıl oldu?
Âile Allah’ın insanlığa koyduğu ilk ve en temel kanundur. İnsanlık âile ile başlamıştır, âile ile devam eder ve insan âilede huzur bulur. İnsan için âile bu kadar mühim olunca insanın apaçık ve baş düşmanı İblis ve şeytanların en çok saldırdığı nokta da âile olmuştur. Bunu Rasûlullah (s.a.v) şöyle haber vermişlerdir:
“İblis tahtını suyun/denizin üzerine kurar, orayı merkez edinir. Sonra askerlerini dünyanın her tarafına salar. Ona en yakın ve en sevimli asker, en büyük fitneyi koparandır. Askerlerinden biri gelip:
«–Bugün ben şöyle şöyle yaptım!» der. İblis:
«–Hiç bir şey yapmamışsın!» karşılığını verir. Bir diğeri gelir:
«–Ben birinin yakasına yapıştım ve hanımıyla arasını açıncaya kadar peşini bırakmadım» der. Bunun üzerine İblis onu kendine yaklaştırır, kucaklayıp boynuna sarılır ve:
«–Sen ne iyisin, ne güzelsin!» der.”[1]
İblis, insan ile imtihan edilerek sürçtüğü ve rahmetten kovularak ebedî bir hüsrana dûçâr olduğu için insana büyük bir hınç beslemektedir. O artık bütün varlığını insandan öç almaya adamıştır. Bu sebeple bütün gayreti insanı fert veya toplum olarak helâk etmektir. İnsan böylesine azılı bir düşmanla mücadele etmek zorunda olduğunu aslâ unutmamalı, dâima uyanık ve tedbirli olmalıdır.
Günümüzde ise İblis’in ve ordularının âileye yönelik saldırıları iyice artmış, insanlarımız da bundan ziyadesiyle müteessir olmaya başlamışlardır. İblis ve orduları insanın iç düşmanı olan nefsiyle ittifak kurarak insanı heva ve heveslerinin peşinde koşturmaktadır. Bu rüzgâra kapılan insanlar ise sadece zevklerini düşünmekte, âkıbetlerini hiç düşünmeden mes’ûliyetlerinden kaçmaktadırlar. Evlenerek bir insana kuvvetlice söz vermeyi, onun sorumluluğunu yüklenmeyi ve birlikte evlatlar yetiştirmenin meşakkatlerine katlanmayı göze alamamaktadırlar. Bunun yerine sorumsuzca haramlara meylederek hem kendilerini hem de toplumu helâke sürüklemektedirler.
Nefsin hevâsına göre yaşama arzusu içindeyken hasbelkader âile kuranlar da âilenin anlamını kavrayamadığı için onu hayra yönlendiremeyerek âileyi fesat yuvası hâline getirmektedirler.
Tüm bunları dikkate aldığımızda öncelikle insanları âile kurmaya teşvik etmek, sonra da âilenin huzur yuvası hâline gelmesini sağlayacak eğitim faaliyetleri yapmak büyük bir zaruret hâlini almıştır. İşte bu kitabın yazılması böyle bir zaruret ve ihtiyaçtan doğmuştur. İnsanlığın ilk günden itibaren âile ile devam edegeldiği ve güzel bir âilenin nasıl olması gerektiği beşeriyet tarihinin en güzel âileleri örnek gösterilerek anlatılmaya çalışılmıştır.
2. Bir müslüman, aile hayatında kimleri örnek almalı? Eserinizde seçtiğiniz aileler kimler?
Örneklerimiz belli ve net. Öncelikle Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i her hususta olduğu gibi âile konusunda da örnek almalıyız. Sonra diğer peygamberleri ve ashâb-ı kirâmı, ondan sonra da sâlih insanların bunlara uygun olarak kurduğu âileleri örnek almalıyız.
Peygamber Efendimiz’in kendine has bazı hükümler vardır, bunlar zaten çok fazla değildir, bunların dışında onun niçin evlendiği, kiminle evlendiği, âilesine nasıl davrandığı, ihtiyaçlarını nasıl karşıladığı, âile fertlerini nasıl terbiye ettiği gibi hususları öğrenip takip etmemiz gerekir. Diğer peygamberlerin de kendilerine has hükümler dışında kalan güzel hayatlarında bizim için çok güzel örnekler vardır. Ashâb-ı kirâmın kendi zaman ve kültürlerine âit yönleri bir kenara bırakılırsa âile kurma ve evlat yetiştirme hususunda örnek alacağımız çok güzel yönleri vardır.
3. Günümüzde aile ciddi bir tehdit altında, aile kurumunun ehemmiyetine dâir neler söylersiniz?
İnsan fıtratı âileye göre programlanmıştır. Bazı insan âile kurmadan da karşı cinsle beraber olmanın ihtiyaçlarını karşıladığını zannedebilir ama bu asla böyle değildir. İkisi arasında çok büyük bir fark vardır. Nikâhsız beraberlik şeytanın bir tuzağıdır. İnsana zevk verecek gibi süslü gösterilir ancak dertten başka bir şey getirmez. Her şeyden evvel Allah’ın gazabına sebep olur, insanın sıkıntılarını artırır, hastalıklara yol açar. Nikâh ile âile kurmak ise insana huzur verir, fıtrî ihtiyaçlarını karşılar, insana ebediyet verir. Nesli devam eden insanın dua kapısı da kıyamete kadar açık kalır. Müslüman evlatlar yetiştiren bir insan ebediyyen cennette yaşayacak insanların var olmasına vesile olmuş demektir. Bu çok büyük bir saadettir ve bunun mükâfatını da kat kat fazlasıyla alacaktır.
Âilede çok büyük bir mânâ vardır. Âile sadece iki insanın maddî olarak bir araya gelmesi değildir. Öncelikle iki rûhun, daha sonra çocukların da katılmasıyla pek çok rûhun, gönül ve fikir dünyasının bir araya gelmesi, birbirlerini yetiştirmesi, desteklemesi ve sonsuz hayata hazırlaması demektir. İnsan bu birliktelikte gerçek hayatının kalitesini artırır ve derecesini daha da yükseltir. Bu etkileşim genişleyerek iki tarafın âile ve akrabalarına da sirayet eder.
Âile insanın maddesinin ve mânâsının yetiştiği bir ortamdır. İnsan âile kurarak yeni insanların varlık âlemine çıkmasına vesile olur ve onları sevgiyle merhametle büyütür.
Âile kurmak dünya ve âhiret zenginliğine adım atmak demektir.
İnsanın kıymetini ve mânasını anlayan kişi âilenin değerini çok daha iyi kavrar.
4. İslam’ın örnek aileleri üzerine çalışırken hayret ettiğiniz noktalar neler oldu? Günümüzde aile hayatında ıskaladığımız hususlar sizce neler?
Allah’ın âileye verdiği berekete şâhit oldum. Yeni evlenen insanlar bunu göremedikleri gibi ilk anda tahmin de edemezler. Ancak zamanın ilerlemesiyle evlatlar, torunlar, onların torunlarına bakıldığında içlerinden ne âlimler ne sâlih insanlar çıkmış. İslâm’a, insanlığa, ilme, sanata hizmet etmişler.
Diğer bir husus, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in âilesine baktığımızda orada kendi evlatlarının yanında amcasının oğlunu, üvey evlatlarını ve ashâbından bazılarının yetim evlatlarını da görüyoruz. Yani Rasûlullah (s.a.v) evinde pek çok muhtaç ve yetim yavruyu büyütüp terbiye etmiş, vakti geldiğinde onları evlendirmiş ve onlara olan iyiliklerini sonuna kadar devam ettirmiş.
Dünya hayatı bir imtihan süreci olduğu için dolu dolu yaşanmalı. Burada rahat ve keyiften ziyade kâr peşinde koşmalı. Asıl rahat ve keyfin gerçek hayat olan âhirette olduğu düşünülerek bu dünyada sıkıntılara katlanmalı, hayatı olabildiğince hayır ve hasenât ile doldurmalıdır. Âile ortamı bunun en münbit yeridir.
Bugün biz âhiretten uzaklaşarak dünya merkezli bir hayat yaşamaya meylettiğimiz için zamanımızı ve imkânlarımızı çok iyi değerlendiremiyoruz. Daha çok rahat ve eğlence tarafını tercih ederek âhiret sermayesi olacak faaliyetlerden kaçıyoruz. Evlenirken tercihlerimiz güzellik ve maaş tarafına kaydı, hâlbuki Rasûlullah (s.a.v) dindar olanla evlenmemizi tavsiye etmektedir. Çocuk yetiştirirken de iyi maaş alacak şekilde yetişmesine teksif oluyoruz. Konfordan taviz vermediğimiz için ya evlilikler gecikiyor veya hayata borç yüküyle başlanıyor. Ferdin ve toplumun salâhı için âile kurmayı, evliliği kolaylaştırmak ve yeni yuva kuranlara destek olmak gerekiyor. Aksi takdirde büyük bir fesâda meydan vermiş oluruz.
5. Eserinizle vurgulamak istediğiniz hususlar neler? Bu eserin nasıl bir ihtiyacı dolduracağını ümid ediyorsunuz?
Evlilik ve âile tüm insanlığın bekā meselesidir. Bu kitapta insan türünün devamı ve iyileşmesi için âilenin güzelleştirilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Allah’ın bu insanlığa tarih boyunca çok güzel örnekler lutfettiğini göstermeye ve onları özendirmeye çalışıyoruz. İnsanlığa dünyevî ve uhrevî kârının âilede olduğunu anlatabilirsek bahtiyar olacağız.
Huzur, insan düşmanlarının yeni yeni çıkarıp özendirdiği sefîlâne uygulamalarda değil insanlıkla yaşıt olan ve onun fıtratına birebir uyumlu olan âilededir. İnsanımız başkalarını özenip onların peşinden giderek saadete eremez. Bu kitapta onları saadete erdirecek örnekleri ortaya koymaya gayret ettik. İnsan fıtratı güzel örnekleri görmeye ve duymaya her zaman muhtaçtır. Bunları gündemine aldıkça rûhu güzelliklerle dolmaya başlar. Güzellikleri insanlara ne kadar fazla duyurabilirsek ruhları o kadar nurlandırırız. Bu kitabın da insanların gönüllerindeki yanlış örnekleri silerek onların yerine güzel örnekleri koymasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz. Kitabı okuyucularına hediye eden Altınoluk Dergisi idarecilerine ve bu uğurda emeği geçen bütün kardeşlerimize çok teşekkür ediyor, gayretlerinin kendileri için sadaka-i câriye olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
[1] Müslim, Münâfıkîn, 67.