Hz. Âdem’den îtibaren kıyâmete kadar gelecek bütün insanların bir araya toplandığını düşünün… Herkes, o zamana kadar hiç görmediği büyük bir korku, dehşet ve sıkıntı içinde… Sadece bir kişi var ki O’nun dua ve şefaati kabul ediliyor. Bütün insanlar, O kurtarıcının yanına varabilmek için bütün gücüyle gayret sarfediyor. Tıpkı deryanın ortasına düşüp boğulmak üzere olan insanın, kurtarıcıya ulaşma gayreti gibi… Bu insan, uzakta bir cankurtaranın olduğunu görüp de O’na yaklaşamasa ne büyük bir üzüntü ve pişmanlık duyar acaba! Nasıl bir korku ve dehşete kapılır!
İşte kıyametteki o dehşeti, korkuyu ve pişmanlığı yaşamamak için bu dünyada bize yol gösterilmiş. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz; “Şunları yaparsanız, O dehşetli günde bana en yakın insanlardan olursunuz ve selâmete erersiniz” buyurmuş. Bunların en mühimlerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Bütün insanlar için devamlı iyilik düşünen bir kalbe sahip olmak ve Sünnet-i Seniyye üzere bir hayat sürmek.
Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- buyuruyor ki: Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bana:
“–Yavrucuğum, hiç kimse için gönlünde bir kötülük taşımadan sabahlayabilir ve akşamlayabilirsen, öyle yap!” buyurdu.
Sonra da şöyle devam etti:
“–Yavrucuğum, bu benim sünnetimdendir. Kim benim sünnetimi ihyâ ederse kesinlikle beni sevmiştir. Kim de beni severse, cennette benimle birlikte olacaktır.” (Tirmizî, İlim, 16/2678)
2. Yetimlere bakmak.
Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- bir gün:
“Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himâye eden, koruyup kollayan kişi ile ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız.” buyurdu ve aralarını biraz açarak işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi. (Müslim, Zühd, 42; Buhârî, Edeb, 24, Talak, 14)
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhümâ- anlatıyor: “Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“Kim üç yetimi yetiştirir, ihtiyaçlarını temin ederse, (o zaman zarfında) sanki gecelerini kıyâmda ibâdetle, gündüzlerini oruçla geçirmiş; sabah akşam yalın kılıç Allah yolunda cihâd etmiş gibi sevap kazanır. Cennette de ben onunla, şu iki parmak gibi kardeş oluruz!” buyurdu ve şehadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırdı. (İbn-i Mâce, Edeb, 6)
Bu rivâyet, o kişinin cennette Peygamber Efendimiz ile aynı seviyede olacağını değil de O’na ne kadar yaklaşabileceğini ifade etmektedir.
3. Dul kalan bir annenin, yetimlerini büyütüp yetiştirmek için sıkıntılara katlanması.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Ben ve yanakları kararmış kadın kıyamet günü şu ikisi gibi yan yana olacağız!” buyurup orta ve başparmağıyla işâret etmiştir.
Burada, kocası vefât ettikten sonra, hâli vakti yerinde ve cemâl sahibi olduğu hâlde, yetimlerini daha rahat büyütüp yetiştirebilmek için evlenmeyen kadınlardan bahsedilmektedir. Bu anne, kendi ayakları üzerinde duruncaya kadar yavrularının ihtiyaçları ve terbiyeleriyle meşgul olur. Bu sebeple epey sıkıntı çektiği ve kendisine bakamadığı için bedenen yıpranır ve yüzü renk değiştirir. (Ebu Dâvud, Edeb, 120-121/5149)
Yine Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Ben cennetin kapısını ilk açacak olan kişiyim. Ancak benden evvel cennetin kapısına bir kadın gelir. Ben ona:
«–Ne yapıyorsun, sen kimsin?» diye sorarım. O da:
«–Ben, yetimlerini büyütmek için evinde oturan bir kadınım» der.” (Heysemî, VIII, 162)
4. Evlâtlarımızın, bilhassa da kız çocuklarının terbiyesine ve yetiştirilmesine ehemmiyet vermek.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
“Evinde çocuğunun terbiyesiyle meşgul olan müslüman kadın cennette benimle beraber olacaktır.” (Suyûtî, el-Câmiu’s-sağîr, I, 104/3002)
Yine Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:
“Kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü onunla ben şöyle yan yana olacağız.” buyurmuş ve parmaklarını bitiştirmiştir. (Müslim, Birr 149. Ayrıca bkz. Tirmizî, Birr, 13)
5. Çokça salevât getirmek.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Kıyâmet gününde insanların bana en yakın olanı, bana en çok salât ü selâm getirenleridir.” (Tirmizî, Vitir, 21)
6. Rasûl-i Ekrem Efendimiz’i ve yakınlarını sevmek.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir gün Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’in -radıyallâhu anhümâ- elinden tutup şöyle buyurmuştur:
“Kim beni, bu ikisini, bunların baba ve annelerini severse kıyâmet gününde benimle beraber olur.” (Tirmizî, Menâkıb, 20/3733)
7. Dünya hırsına kapılarak âhireti unutmamak.
Hz. Âişe -radıyallâhu anhâ- anlatıyor:
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz bana şöyle buyurdu:
“‒(Cennette) bana kavuşmak istiyorsan, sana dünyadan bir yolcunun azığı kadarı kifâyet eder. Sakın zenginlerle oturup kalkma! Bir elbiseye yama vurmadan onu eskimiş addetme!” (Tirmizi, Libâs, 38/1780)
Kendinden daha zengin kimselerle oturup kalkan insan, onlardaki mala mülke özenerek sıkıntıya girer ve huzûru kaçar. Kendi üzerindeki nimetleri küçük göreceği için şükrünü hakkıyla îfâ edemez. Ancak, Efendimiz’in tavsiyesine uyarak dünyalık hususunda kendinden aşağıdakilere, din husûsunda ise üstündekilere bakarsa, hem şükür vazîfesini daha iyi îfâ edebilir, hem de dinini her geçen gün daha iyi yaşamaya başlar.
8. Az yemek ve az konuşmak.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“‒Ey Ebû Zer! Yemeyi ve konuşmayı azalt! Böyle yaparsan cennette benimle birlikte olursun!” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl, III, 770/8704)
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer -radıyallâhu anhümâ- ile birlikte Abdullah bin Mes’ûd -radıyallâhu anh-’ın yanına uğramışlardı. O namaz kılıyordu. Namazı bitirip dua etmeye başladı. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- üç defa:
“–İste! Ne istersen sana verilecek!” buyurdu. Hz. Abdullah’ın duasında şu cümleler de vardı:
اللّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ إِيمَانًا لَا يَرْتَدُّ وَنَعِيمًا لَا يَنْفَدُ وَمُرَافَقَةَ نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ صَلَّى اللّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي أَعْلَى جَنَّةِ الْخُلْدِ
“Allah’ım, senden zayıflayıp yok olmayan bir iman, tükenmeyen bir nimet ve Huld/ebediyet cennetinin en yüksek mertebesinde Nebiyy-i Ekrem’in Hz. Muhammed Mustafâ r Efendimiz ile birlikte olmayı istiyorum!”
Hz. Ömer hemen Abdullah’ın yanına varıp onu müjdelemek istedi ancak Hz. Ebû Bekir’in daha önce davrandığını gördü. Ona:
“–Bu davranışın kesin olarak ispat ediyor ki sen hep hayırda en önde koşan bir insansın!” dedi. (Ahmed, I, 445)
Allah’ın Habîbi, İnsanlığın Efendisi ve Âhiretin Şefaatçisi olan Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e yakın olmak ne büyük bir nimettir! Bu lûtfa nâil olabilmek için uyanık davranarak eldeki fırsatı değerlendirmek gerekir. Cenâb-ı Hakk’ın ihsân ettiği ömür nimetini zâyî eden ve Peygamber Efendimiz’in verdiği reçeteyi tatbik etmeyen kimselerin, kıyamet günü hasret ve nedâmet ateşlerinde yanacağı muhakkaktır.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyorlar:
“Akıllı, nefsine hâkim olup onu hesâba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allâh’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459; İbn-i Mâce, Zühd, 31)
Dr. Murat Kaya