Her insanın sık sık ve tekrar tekrar okuması gereken kitap, onun bizzat yazdığı, her satırını kendi elleriyle kaydettiği ve nihayetinde huzûr-i ilâhîde okuyacağı kendi kitabıdır. İnsan zor günde mahcup olmamak için kitabını dikkatle okumalı ve lüzumlu tashihleri vakit geçirmeden yapmalıdır. Her fırsatta başını iki elleri arasına alarak düşünmeli, kitabına kaydettiği şeyleri gözden geçirmeli, bundan sonraki kısımda neler yazması gerektiğini, hangi şeyleri yazarsa başarılı olacağını hesap etmeli, hayat kalemine bu irade istikametinde yön vermelidir. İlâhî Huzur’da:
اقْرَأْ كِتَابَكَ كَفَى بِنَفْسِكَ الْيَوْمَ عَلَيْكَ حَسِيبًا
“Kitabını oku! Bugün hesap görücü olarak sana kendin yetersin!” (el-İsrâ 17/14) hitabına maruz kalmamak için bu dünyadayken kitabını büyük bir îtinâ ile okumalı, gönül huzûru ile sonrakilere bırakılacak bir kıvâma getirmelidir.
İnsan, dünyada her gün kendini okumalı, hesaba çekilmeden evvel kendini hesaba çekmelidir. Hz. Ömer (r.a)’in şu tavsiyesine kulak vermelidir:
“Hesâba çekilmeden evvel kendinizi hesâba çekiniz! En büyük arz (Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarılıp O’na arzedileceğiniz gün) için (sâlih ve güzel amellerle) süsleniniz! Şüphesiz dünyadayken nefsini hesâba çeken kimse için kıyâmet günündeki hesap hafif olacaktır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25/2459)
İnsan, kitabını güzelleştirmek için başka kaynaklara mürâcaat etmeli; Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’i okumalı, Kur’ân-ı Kerîm’i okumalı, kâinâtın esrârına dalmalı, zamanı okumalı, mekânı anlamalı, istikbâli keşfetmelidir. Allah dostlarının hayatlarıyla ve mürekkepleriyle yazdığı kitaplarına bakmalıdır. Hayatını yazan, hayatıyla yazan müellifleri okumalıdır. Hâsılı kitabını güzelleştirmesine yardımcı olacak her türlü kitabı okumalıdır insan… Sonuc’a yazacağı hüküm cümlelerini kitabın içinde uzun uzun şerh etmelidir. Herkesin kitabının açık açık okunduğu günde yüzünü ak etmek için çalışmalıdır. O gün sevinenlerden olmalıdır. İnsanların iki kısma ayrıldığı korkunç günde kitabını herkese rahatlıkla takdim edenler arasına katılmalıdır. Allah Teâlâ, bu iki kısım kitap sâhibinin o günkü hâlini şöyle tasvir etmektedir:
“O gün (ilâhî huzûra) arz olunursunuz, öyle ki gizli bir hâliniz kalmaz. Kitabı sağ tarafından verilen: «Alın, kitabımı okuyun! Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum!» der. Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir Cennet’te râzı olacağı bir hayat içindedir. (Onlara denir ki:) «Geçmiş günlerde işlediğiniz (sâlih amellerinize) karşılık, âfiyetle yiyin, için!»
Kitabı sol tarafından verilene gelince, o: «Keşke, der, bana kitabım verilmeseydi de, hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! N’olurdu, ölüm her şeyi bitirmiş olaydı! Malım bana hiç fayda sağlamadı! Saltanat u sâmanım mahvolup gitti!»” (el-Hâkka 69/18-29)
O gün şaşırır insan! Kitabını güzel yazan da şaşırır, kötü yazan da… Çünkü kimse bu kadar tafsîlâtla karşılaşacağını tahmin etmez. Hiçbir şeyin ihmal edilmediğini, hesâbın çok sıkı tutulduğunu daha evvel düşünememiştir.
“«Vay hâlimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiçbir şey bırakmadan her şeyi sayıp dökmüş!» der.” (el-Kehf 18/49)
“Böyle olacağını bilseydim kalemi sıkı tutardım. Kaliteli ve güzel mürekkep kullanırdım. Kitabımın tashihini ciddî yapardım. Bilenlere sorar, tavsiyelerini dikkate alırdım. Şimdi kitabım hatalı ve zararlı kitaplar grubunda, Siccîn rafında değil de, Allah’a yakın kimselerin gördüğü İlliyyîn rafında olurdu” diye hayıflanır.
Ancak o gün kitaba hata-savab, yanlış-doğru cetveli ekleme imkânı yoktur artık. Dünya hayatındayken işini tam yapmayan kimse için orada düzeltme fırsatı yoktur. İmtihanı geçip geçemeyeceği Hakk’ın af ve mağfiretine kalmıştır.
Kendini her gün vicdanında Hakk’a karşı hesaba çekmeyen kimse ise, işini arkaya atmış, kitabını, zararını düşünmeksizin ağzına geleni söyleyerek yazmış, defteri ters tutmuş, solak yazmış, hatta yazdığının farkında olmamış demektir.
“Herkes yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın!” (el-Haşr, 59/18)