b. Temizlik

İslâm; maddî ve mânevî her türlü temizliğe teşvik eder ve bunların nasıl yapılacağını öğretir. Âyet ve hadislerde Yüce Allah’ın temizliği ve temizlenenleri sevdiği haber verilir.[1]

Hz. Peygamber’in, hayatı boyunca temizliğin her türlüsüne çok dikkat ettiği görülmektedir. Meselâ, camiye ve misafirliğe giderken, toplum huzûruna çıkarken temiz ve güzel elbise giyinmeye, güzel koku sürünmeye, soğan, sarımsak gibi başkasını rahatsız edebilecek şeylerden sakınmaya son derece dikkat ederdi.

Rasûlullah r geceleyin güzel kokusundan tanınırdı. (Dârimî, Mukaddime, 10)

İslâm, tahâret, nezâfet ve nezâket esasları üzerine kurulu bir nizâm getirmiştir. Peygamber Efendimiz, “Temizlik imanın yarısıdır” buyurmuştur.[2] Bu sebeple temel İslâmî kitaplar temizliğin ehemmiyetini ve nasıl yapılması gerektiğini tafsilatlı bir şekilde anlatarak başlar.

İslâm’da temel bir esas olarak, vücut ve mekân temizliği yapılmadan bazı ibadetler câiz ve makbul görülmemiştir. Bu meyanda meselâ tuvalet âdâbına çok ehemmiyet verilmiş, müslümanların elbiselerine necâset sıçratmaması, güzelce istibrâ yapması emredilmiştir. Allah Rasûlü r:

“Kabir azabının çoğu, necâsetten gereği gibi sakınmamaktan kaynaklanır” buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Tahâret, 26)

İslâm, günde en az beş defa el, ağız, burun, yüz, baş, kulak, boyun ve ayak gibi pislik ve mikroplarla her an temasta bulunan âzâlarımızı yıkamamızı ve temiz tutmamızı (abdest) emretmiştir. Rasûlullah r:

“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da temizliktir” buyurmuştur. (Ahmed, III, 340)

Peygamber Efendimiz’in ehemmiyetle üzerinde durduğu diğer bir husus da, ağız temizliğidir. Bunun için Allah Rasûlü r, sâir vakitlerde ve bilhassa abdest almadan hemen önce misvak kullanmayı tavsiye buyurmuştur.[3] Müslümanların, yemekten önce ve sonra ellerini yıkayarak yemeği temizlikle bereketlendirmelerini istemiştir. (Tirmizî, Et‘ime, 39/1846)

Diğer taraftan fıtrat gereği sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altlarını temizlemek, sakal ve bıyıkları kısaltmak da Allah Rasûlü’nün tâlim ettiği temizlik ve edeb kâidelerindendir. (Buhârî, Libâs, 63-64)

Allah Rasûlü r elbisesinin temizliğine son derece dikkat ettiği gibi tertip ve düzenine de aynı nisbette îtinâ gösterirdi. Bir seferinde mescitteyken yanına saçı-sakalı karışmış bir adam çıkagelmişti. Hz. Peygamber r, eliyle ona saç ve sakalını düzeltmesini işâret etti. (Muvatta’, Şaar, 7; Beyhakî, Şuab, V, 225)

Rasûlullah r dâimâ güzel kokulardan hoşlanır, elbisesinde nâhoş kokuların bulunmasını istemezdi. “Üzerinde çirkin bir kokunun hissedilmesi, ona çok ağır gelirdi.” (Buhârî, Hiyel, 7) Nitekim bir gün terleyip de elbisesinde yün kokusu hissedince onu hemen çıkarmıştır. (Ebû Dâvûd, Libâs, 19/4074)

Ashâb-ı kirâm, kendi işini kendi gören kişilerdi. Cuma namazına kadar çalışır, vakit yaklaşınca işlerini bırakıp namaza gelirlerdi. Bu sebeple bir gün mescidde ağır bir koku olmuştu. Bunun üzerine Efendimiz onlara:

“–Cuma günü yıkansanız!” buyurdu. (Buhârî, Cum‘a, 16, Büyû‘, 15; Müslim, Cum‘a, 6)

Rasûlullah r, insanların gelip geçtiği yolları, istirahat etmek için oturdukları, gölgelendikleri yerleri, ağaç altlarını, duvar diplerini kirletmeyi kesin olarak yasaklamıştır.[4] Ebû Musa el-Eş‘arî t Basra’ya vâli olarak gittiğinde şöyle demiştir:

“–Beni size Ömer bin Hattâb gönderdi. Size Rabbinizin Kitâb-ı Kerîmi’ni ve Sünnet-i Seniyye’yi öğreteceğim ve yollarınızı temizleyeceğim.” (Dârimî, Mukaddime, 46/566; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, V, 264/25923)

Müslümanlar, vatanlarının her köşesine türlü imâretler, su yolları ve çeşmeler inşâ etmişlerdir. Temizliğin kusursuz olması için köylere varıncaya kadar her tarafa hamamlar yapmışlardır. Müslüman evleri, son derece temizdir. Ayakkabılarla aslâ içeri girilmez. Her yer, namaz kılınabilecek derecede pırıl pırıldır. Evlerde hayvan beslemek diye bir şey yoktur. Önde gelen âlim sahâbîlerden Abdullah bin Mes’ûd t ve diğer İslâm büyükleri, evlerinin her gün süpürülmesini emrederlerdi. Bu sebeple evlerinde bir saman çöpü dahî bulmak mümkün olmazdı. (İbn-i Ebî Şeybe, V, 264/25921-2)

Rasûlullâh r hayvanların üzerindeki kir ve tozların temizlenmesini de isterdi. (Heysemî, IV, 66-67)

İslâm, ibadet mahallerinin temizliğine ise ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Câbir t şöyle anlatır:

“…Bir defasında Rasûlullah r şu mescidimize bizi ziyârete gelmişti. Mescidin kıble tarafında bir tükrük gördü ve onu elindeki dal ile sildi… Sonra bize dönerek:

«–Bana bir zâferan verin!» buyurdu. Mahalleden bir genç kalkarak bütün hızıyla evine koştu ve avucunda zâferanlı bir koku getirdi. Rasûlullah r onu alarak elindeki dalın ucuna sürdü. Sonra onunla tükrüğün izini sildi. İşte mescidlerinize zâferanlı koku sürmeniz buradan kalmadır…” (Müslim, Zühd, 74; Mesâcid, 52; Beyhakî, Kübrâ, I, 255)

Rasûlullah r diğer bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur:

“Bana, iyisiyle kötüsüyle ümmetimin amelleri gösterildi. İyiliklerinin arasında, eziyet veren şeyin yoldan kaldırılmasını da gördüm. Kötü amelleri arasında, mescidin içerisine tükürüp onu temizlememeyi de gördüm.”[5]



[1] Bakara, 222; Tirmizî, Edeb, 41/2799.

[2] Müslim, Tahâret 1.

[3] Buhârî, Cuma, 8; Temennî, 9; Savm, 27; Müslim, Tahâret, 42.

[4] Ebû Dâvûd, Tahâret, 14/26; İbn-i Mâce, Tahâret, 21; Ahmed, I, 299; III, 305; 381; Hâkim, I, 273/594.

[5] Müslim, Mesâcid, 58. O dönemde mescidlerde halı, kilim ve benzeri sergiler bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple İslâm’a yeni giren insanların zaman zaman buralara tükürdüğü oluyordu.

%d bloggers like this: