1. Peygamber Efendimiz’in Oturuş Şekilleri

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in mûtad olan oturuş tarzı, diz üstü oturma şeklinde idi. (Müslim, Îmân, 1, 5; Buhârî, Îmân 37) Fakat bunun haricinde de oturuş şekilleri vardı.

Bunlardan biri bağdaş kurarak oturmasıdır. Câbir bin Semure -radıyallâhu anhümâ-, Resûlullah Efendimiz’in, sabah namazını kıldıktan sonra güneş iyice yükselinceye kadar, bağdaş kurarak oturduğunu haber vermektedir. (Ebû Dâvûd, Edeb, 26)

Bağdaş kurarak oturmak, Peygamber Efendimiz’in hoşlandığı ve çokça yaptığı oturuş biçimlerinden biriydi. Çünkü bu oturuş, insanı rahat ettiren, avret mahallinin açılmasını engelleyen ve edep kâidelerine uygun düşen bir oturuş tarzıdır. Allâh Resûlü, sâdece mescidde değil, başka meclislerde de çoğu zaman böyle otururdu. Sahâbenin de Peygamberimiz’in bu oturuş tarzına uyduklarını ve onun gibi oturmayı tercih ettiklerini görmekteyiz.

Bir diğeri “kurfusâ” veya “ihtibâ” denilen oturuş şeklidir. İbn-i Ömer -radıyallâhu anhümâ-; “Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i Kâbe’nin avlusunda elleriyle dizlerini tutarak şöyle otururken gördüm.” demiş ve uyluklarını karnına dayayıp kolları ile dizlerini tutarak, kaba etleri üzerine oturmuştur. (Buhârî, İsti’zân, 34)

Kayle bint-i Mahreme de; “(Müslüman olmak için geldiğimde) Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-’i dizlerini karnına dayamış, dizlerini elleriyle tutup kaba etleri üzerine oturmuş vaziyette gördüm. Onu böyle huşû ve huzûr içinde mütevâzi bir vaziyette oturur görünce, heybetinden irkildim.” demektedir. (Ebû Dâvud, Edeb, 22) Bu tarz, Peygamber Efendimiz’in çokça yaptığı, hatta Kâdî İyâz’a göre bağdaş kurarak oturmaktan daha çok tercih ettiği bir oturuştur. Tesettürün tam sağlanması ve avret yerinin açılma ihtimali gibi bir durumun olmaması, bu oturuş şeklinin tercih sebebidir. Sahâbe-i kirâm da çoğu kere böyle otururlardı. Toplumumuzda bu oturuş biçiminin yaygın oluşu, her halde bu sünnetin uygulanışından kaynaklanmaktadır.

Yalnız Resûl-i Ekrem Efendimiz, Cuma günü imam hutbe okurken bu şekilde oturup hutbe dinlemeyi yasaklamıştır. (Ebu Dâvûd, Salât, 228) Çünkü bu oturuş biçimi uyuklamaya sebep olur ve kişiyi hutbeyi dinleme vecibesinden alıkoyar. En kötüsü de abdestin bozulmasına sebep olabilir.

Allâh Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- çömelerek de oturmuştur. “İhtifâz” veya “ik‘a” kelimeleri ile ifade edilen bu tarzı, daha çok bir şey yerken kullanmıştır. Enes bin Mâlik -radıyallâhü anh-:

“Ben, Nebiyy-i Ekrem Efendimiz’i çömelerek oturmuş olduğu hâlde hurma yerken gördüm.” demiştir. (Müslim, Eşribe, 148-149)

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in müşâhede edilen bir diğer oturuş şekli de havuz veya kuyunun kenarına oturup ayaklarını aşağıya doğru sarkıtmasıdır. Ebû Mûsâ el-Eş’arî -radıyallâhu anh-’ın anlattığı bir hâdisede Allâh Resûlü, bir kısım ashabıyla birlikte Erîs kuyusunun kenarına oturarak ayaklarını kuyu boşluğuna sarkıtmıştır. (Buhari, Ashâbu’n-Nebi, 5)

%d bloggers like this: