III. PEYGAMBERİMİZİN HATALARI TASHİH ÜSÛLÜ

Cenâb-ı Hak, insanı bütün mahlukâtın en şereflisi ve zirvesi olarak yaratmıştır. Yaratılışındaki bu mükemmellikle beraber o, maddesi ve mânası itibariyle pek çok zafiyetler taşımaktadır. Bunlar acelecilik, hırs, hased, ebedi kalma arzusu, menfaatine düşkünlük ve benzeri mezmûm hasletlerdir. Bu tür hasletler insanın hata yapabilme ihtimalini artırmaktadır. Bunun ilk misalini beşeriyetin babası Hz. Adem’de müşâhede etmekteyiz.

Allah Teâlâ, Hz. Adem ile Havva’yı yaratıp cennete yerleştirdi. Her türlü cennet nimetlerinden yemelerini serbest bıraktı, sadece bir ağaca yaklaşmayı yasakladı. Şeytanın da kendileri için apaçık bir düşman olduğunu bildirdi. Şeytan da Hz. Âdem ve Havvâ’yı kandırabilmek için türlü hîlelere baş vurdu. Bu hakikat âyet-i kerîmelerde şöyle beyan buyrulmaktadır:

 “Derken şeytan bunlara, kendilerinden örtülmüş olan çirkin yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi ve:

Rabbınız, başka bir şey için değil, ancak iki melek veya ebedi kalanlardan olmamanız için bu ağaçtan yemenizi yasaklamıştır, dedi. Ardından da:

Her halde ben sizin hayrınızı isteyenlerdenim, diye ikisine de yemîn etti. Böylece onları hîle ile aldattı. (Onlar) ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rabbleri onlara:

Ben sizi o ağaçtan menetmemiş miydim? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim? diye nidâ etti.” (el-A’râf 7/20-22)

“Doğrusu bundan önce Âdem’e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.” (Tâhâ, 115)

“İnsan” kelimesinin iki ayrı kökten müştak olduğu söylenmiştir. Birincisi, unutma anlamındaki “nisyan”dır. Nitekim âyette ifâde edildiği gibi Hz. Âdem Allah’a olan ahdini unutmuştur. İkincisi ise “ünsiyet”tir ki insan bulunduğu yere ve hâle çabucak alışır, ülfet eder ve o yerin rengine boyanır. Her iki hususiyeti de insanın hata yapma ve günahlara düşme ihtimalini artırmaktadır.

İnsan yapısını çok iyi tanıyan ve onun hata yapma hususiyetini çok iyi bilen Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem-, muhataplarının hatalı davranışlarına karşı çok hassas ölçüler içinde muamelede bulunmuş ve onları en güzel usullerle ıslah etmeye çalışmıştır. Âlemlere rahmet olan Efendimiz’in yegâne gâyesi insanları hidâyete eriştirmekti. Bu sebeple ulaştığı her insanı kazanmak için gayret gösterirdi. Hiçbir insanı, herhangi bir hatası sebebiyle dışlama yolunu tutmazdı. Bilakis onları nebevî terbiye usulleri ile eğitirdi.

Fahr-i Kâinât Efendimiz’in hataları ıslahta takip ettiği belli başlı usulleri şu şekilde izah etmek mümkündür:

%d bloggers like this: