Günümüzdeki dört İncil haricinde bir de Barnaba İncili vardır. Ancak, kilise bu İncil’i kabul etmek istemez. Hz. İsa’nın havarisi olan Barnaba’nın İncil’i m.s. 325’e kadar İskenderiye kiliselerinde kabul edilmiştir. Milattan sonraki birinci ve ikinci asırlarda, Tevhîd’i desteklemiş bir yazar olan İraneus’un (m.s. 130-200) yaşadığı yıllarda elden ele dolaşmıştır. 325’te meşhur İznik Konsülü toplandı. Teslis akîdesi, Pavlus Hristiyanlığı’nın resmi doktrini olarak ilân edildi. Kilisenin resmi İncilleri olarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleri seçildi. Barnaba İncili de dâhil geri kalan bütün İncillerin okunması ve elde bulundurulması yasaklandı. Bunların tahrip edilmesi emredildi. 366’da papa olan Damasus’un da (304-384), Barnaba İncili’nin okunmaması için bir karar çıkarttığı kaydedilmektedir. Bu karar 395’te ölen Kaesaria Piskoposu Gelasus tarafından da desteklendi. Onun Apokrifal (halktan gizlenmiş) kitaplar listesinde Barnaba İncili de vardı. Papa’nın yasaklanmış kitaplar listesinde Barnaba İncili’nin de yer almış olması, en azından bu kitabın varlığını göstermektedir. Ayrıca Papa’nın, 383’te Barnaba İncili’nin bir kopyasını ele geçirip kendi husûsî kütüphanesinde sakladığı da bilinmektedir.[1]
Barnaba İncili’nin İtalyanca nüshasının İngilizce tercümesi ve uzun bir giriş bölümü ile birlikte ilk neşri Lonsdale ve Laura Ragg tarafından yapılmıştır. (London 1907) Oxford University Press tarafından 1907’de neşredilen bu kitap esrarengiz bir şekilde piyasadan kaybolmuştur. Bu neşirden iki nüsha British Museum ve Library of the Congress’de bulunmaktaydı. Barnaba İncili üzerinde doktora tezi hazırlayan L. Cirillo, Clarendon Press’e yaptığı müracaat sonunda bu baskıya ait nüshaların imha edildiğini öğrendi.[2]
Barnaba İncili’nin ana teması Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu değil bir peygamber olduğudur. Teslîsi de reddeder. Bu inanç, İslâm’dan çok önce ilk hristiyanlar arasında (meselâ Hz. İsa’nın kardeşi Yakub’un liderliğini yaptığı Mûsevî-Hristiyan cemaatinde) mevcuttu. Buna göre Barnaba İncili, Hz. İsa’nın hakiki mesajını ihtiva etmektedir. Şu da bir gerçektir ki Barnaba’ya nisbet edilen bugünkü İncil, uzun tarihî seyri içerisinde birtakım ilâve ve müdahalelere mâruz kalmıştır. Ancak bunlar ana temanın orijinalliğini ve eskiliğini ortadan kaldırmamıştır.[3]
Eski papaz R. Purnomo şöyle diyor:
“Dört İncil’in hâricinde Barnaba isimli bir İncil bulunuyor ve maalesef hristiyan din adamları, kendilerine tabi olanların bu İncil’i öğrenmelerini ve okumalarını yasakladılar. Neden biliyor musunuz? Çünkü bu İncil, Hz. Muhammed r’in müjdesini veren, tahrifatı ve ilâveleri en az olan İncil’dir. Ayrıca bu İncil’in içinde, Kur’ân-ı Kerîm ile uyuşan hakikatler yer alıyor. Barnaba İncili’nde öğrenciler Mesih’e sorarlar:
«–Ey muallim! Senden sonra kim gelir?» Mesih, sevinç ve ferahlık içinde şöyle der:
«–Allah’ın rasûlü Muhammed, benden sonra gelecek ve beyaz bulut gibi mü’minleri gölgesinde toplayacaktır.» (Barnaba, İshah, 163)
Yine Barnaba İncili’nde şöyle denmektedir: Arıdreâs dedi:
«–Muallim, bize bazı işaretler söyle ki, onu bilelim.» İsa cevap verdi:
«–Sizin asrınızda gelmeyecek, fakat sizden birkaç yüzyıl sonra, kitabımın hükümsüz kılınacağı, o kadar ki, ancak otuz kadar mü’minin kalacağı bir zamanda gelecektir. Bu zamanda Allah dünyadakilere acıyacak ve bu bakımdan Elçisi’ni gönderecektir. Elçisi’nin üzerinde bir bulut duracak, buradan onun Allah’ın seçilmiş bir kulu olduğu bilinecek ve onunla tanınacaktır. Dinsizlere karşı büyük bir güçle gelecek ve yeryüzünde puta tapıcılığı yıkacaktır. Ve ben de seviniyorum ki, onunla Allah tanınıp tâzim edilecek ve ben de gerçek olarak tanınacağım ve benim insandan öte olduğumu söyleyenlerden öç alacaktır. Bakın, size diyorum ki, ay çocukluğunda ona uyku verecek ve büyüdüğünde o ayı ellerine alacaktır… O, bütün peygamberlerinkinden daha açık bir gerçekle gelecek ve dünyayı yanlış yere kullananı azarlayacaktır. Babamızın şehrinin kuleleri neşeyle birbirlerini selamlayacaklardır ve işte, puta tapıcılığın yüz üstü yere kapaklandığının görüleceği ve benim de başkaları gibi bir insan olduğumu itiraf edeceği zaman, bakın, size söylüyorum ki, Allah’ın Elçisi gelmiş olacaktır.» (Barnaba, İshah, 72)
Barnaba İncili’nde Hz. Muhammed’den defalarca bahsedilmektedir. Nitekim saydım tam 45 yerde onun isminin zikredildiğini gördüm.” (Defne Bayrak, Neden Müslüman Oldular?, s. 128)
Müslümanlar, prensip olarak, önceki kitapların muhtevalarından Kur’ân-ı Kerîm’e ve hadislere uyan bilgileri doğru kabul ederler. Bu iki temel İslâmî kaynağa ters düşen bilgilerin tahrif neticesinde ortaya çıktığına ve bu sebeple reddedilmesi gerektiğine inanırlar. Ayrıca önceki kitaplarda yer alıp temel İslâmî kaynaklarda bulunmayan, ancak İslâmî inanç ve telakkilere de aykırı bir yanı olmayan bilgilerin doğru olabileceğini kabul ederler. Bunların dışında müslümanların kesin bilgi sahibi olmadıkları hususlarda takınacakları tavrı ise şu rivâyetten öğreniyoruz: Ebû Hüreyre t diyor ki:
Ehl-i kitap Tevrat’ı İbrânîce metninden okurlar ve müslümanlara Arapça olarak tefsir ederlerdi. Bu hususta Rasûlullah r ashabına:
“–Ehl-i kitab’ın sözlerini ne tasdik edin ne de yalanlayın; ancak, «Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve oğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri tarafından gönderilene inanırız; onlar arasında bir ayrım yapmayız, biz Allah’a teslim olanlarız» deyin!” buyurdu. (Bakara, 136; Buhârî, Tefsir, 2/11; İ‘tisâm, 25)
Hâsılı, Kur’ân’da bahsedilen Suhuf ve Kitapların her birine ayrı ayrı, “İlk Suhuf”a ve diğer peygamberlere indirilip de bize haber verilmeyenlere icmâlî olarak inanmak farzdır. Ancak bu kitaplara günümüzdeki halleriyle değil, Allah’tan indirildikleri şekliyle iman ederiz.