b. Tevrat

Kur’ân-ı Kerîm’in 16 âyetinde Tevrat kelimesi zikredilir. Tevrat ve İncil’in Hz. İbrahim’den sonra indirildiği, Tevrat’ta hidayet ve nur bulunduğu ifade edilir.[1]

Günümüzde ise “Ahd-i Atîk: Eski Ahit” ismiyle Tevrat’ın üç nüshası meşhur olmuştur. Bunlar, yahudiler ve protestanlarca kabul edilen İbrânîce nüsha, Roma ve Doğu hristiyan kiliselerince kabul edilen Yunanca nüsha ve Sâmirîlerce kabul edilen Sâmirîce nüshadır. Bu nüshalar birbirleriyle mukâyese edilince aralarında konu, ifade ve yazı birliğinin olmadığı görülür. Yahudilerin pek çoğu baskı ve esaret altında geçen uzun ve karışık tarihleri boyunca bu nüshaların değişikliklere mâruz kaldığı anlaşılmaktadır.[2]

Ahd-i Atîk, yahudi ve hristiyanlarca müştereken kabul edilen otuz dokuz kitaptan meydana gelmektedir. Ahd-i Atîk’i teşkil eden kitaplar, tari­hin belli bir döneminde ve aynı anda ya­zıya aktarılmamıştır; uzun tarihî seyir içinde çeşitli zamanlarda ortaya çıkan bu eserler, uzun süre şifahî olarak nak­ledilmiş, asırlar sonra, bugün nisbet edildik­leri şahısların dışındaki kişiler tarafından kaleme alınmışlardır.[3] Şifahî geleneğin yazı­ya aktarılması milâttan önce X. yüzyılda başlamış, milâttan sonra I. yüzyılda so­na ermiştir. Bugün elde bulunan en eski ve yahudilerce mûteber metin nüshası 820-850’lerde istinsah edilendir ki sadece Tevrat’ı ihtiva etmektedir. Ahd-i Atîk’in en es­ki tam nüshası ise X. asrın ilk yılların­da istinsah edilen Halep kodeksidir. Ahd-i Atîk’in İbrânîce nüshası ile Grekçe tercümesi arasındaki farklar, Grekçe tercümenin yapıldığı dönemde (m.ö. III. asır) Ahd-i Atîk’in birden çok nüshasının bulundu­ğunu düşündürmektedir. Yunanca, Latince, Ârâmîce ve Süryânîce’ye yapılan ilk tercümeler de, yahudilerce muteber addedilen masoretik metnin tarihini ve mâruz kaldığı değişiklikleri vermesi açısından önemlidir.[4]

Prof. Dr. M. Hamidullah şöyle der:

“Hz. Musa’nın Tevrat’ı, mahdut nüshalarda mahfuz idi. Babil Hükümdarı Buhtunassar, Filistin’i işgal ettiği zaman bütün Tevrat nüshalarını yaktı. Rivayete göre bu hâdiseden yüz sene sonra Azra Peygamber, Tevrat’ı kendi ezberinden yazmıştı. Daha sonra Romalılar Filistin’i işgal edip Tevrat’ın bütün nüshalarını bir daha yaktılar. Fakat insanlar, kendi hâfızalarına güvenebildikleri kadar güvenerek Tevrat’ı tekrar yazdılar.”[5]

Daniel kitabı mevcut haliyle, Bâbil esareti dö­nemine ait bir peygamberin eseri ola­rak görülürse de eserde tarihî gerçek­lerle bağdaşmayan hususlar da vardır. Meselâ daha ilk cümlede, “Yehuda Kralı Yehoyakim’in krallığının üçüncü yılında, Bâbil Kralı Nebukadnetsar, Yeruşalim’e geldi ve onu kuşattı” de­nilmektedir ki Yehoyakim’in krallığının üçüncü yılında (m.ö. 606) Kudüs’ün iş­gali söz konusu değildir.[6]

Tekvin, 6:19-20 ve 7:8-9’da Allah’ın Hz. Nûh’a, her çeşit hayvandan ve kuşlardan erkek ve dişi olarak ikişer tane almasını emrettiği yazılı iken Tekvin, 7:2-3’de yedişer tane almasını emrettiği ifade edilmektedir. Bunlardan birinin yanlış olduğu açıktır.[7]



[1] Âl-i İmrân, 65; Mâide, 44.

[2] Prof. Dr. Ö. F. Harman, Yahudi Kutsal Kitapları, s. 8-25; a.mlf., “Ahd-i Atik” mad., DİA, I, 495.

[3] Birinci ve İkinci Krallar bölümleri Hz. Davud’un vefatından Bâbil esaretine kadar geçen devrin hâdiselerini, Hz. Süleyman ile İsrail ve Yahuda krallarının tarihini anlatır. Kitapta anlatılan hâdiseler yaklaşık 400 yıllık bir süreyi kapsar. Bir kişinin bu bölümlerde anlatılan hâdiseleri yazabilmesi için 400 yıldan fazla yaşaması gerekir. Ayrıca kitabın yazarları değişik eserlerden faydalanmışlardır. Yunanca’ya tercümesinden sonra da bazı ilâveler yapılmıştır ki bunlar Septante’ta yoktur. (Bkz. Introduction à la Bible, II, 320; Prof. Dr. Ö. Faruk Harman, “Ahd-i Atik” mad., DİA, I, 497)

[4] Prof. Dr. Ö. Faruk Harman, “Ahd-i Atik” mad., DİA, I, 495.

[5] Prof. Dr. M. Hamidullah, “Hz. Peygamber Zamanında Hadisin Tedvini”, trc. Nafiz Danışman, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. 4, sayı: 3, 1955, s. 6.

[6] Prof. Dr. Ö. F. Harman, “Ahd-i Atik” mad., DİA, I, 500.

[7] Tevrat ve İnciller üzerinde sonradan yapılan ilaveler, çıkarmalar ve tahrifler husûsunda Rahmetullah el-Hindî’nin Izhâru’l-Hak isimli eseri en tutarlı ve en kapsamlı çalışma olarak takdir toplamıştır (Türkçe’ye trc. Ali Namlı – Ramazan Muslu, İstanbul 2012, İsam yay.). Bu kitabın Fransızca tercümesi şu isimle yayımlanmıştır: Idharul-Haqq ou Manifestation de la Verite, trc. P.V. Carletti, Paris: Ernest Leroux, Editeur, 1880. Izhar-ul-Haq (Truth Revealed) ismiyle kısmî bir İngilizce tercümesi de mevcuttur. (http://www.islam4all.com/newpage71.htm) Ayrıca bkz. Prof. Dr. Şaban Kuzgun, Dört İncil -Farklılıkları ve Çelişkileri-, Ankara 1996.

%d bloggers like this: