10. Kolaylığı Prensip Edinir

Nihayetsiz merhamet sahibi olan Rabbimiz, kulları için dâimâ kolaylık murâd etmiş ve İslâm’ı her yönden kolaylaştırmıştır. Dini yaşamak için dünyadan el etek çekmeye, devamlı sıkıntı ve çilelere mâruz kalmaya, bütün lezzetlerden uzaklaşmaya gerek yoktur. İslâm’a girmek de, onu yaşamak da, en zayıf insanların bile kolayca yapabileceği kadar basittir.

Âyet-i kerimelerde şöyle buyrulur:

“Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara, 185)

“Allah, sizden ağır teklifleri/sorumlulukları hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ, 28)

İnşirah sûresi nâzil olduğunda Allah Rasûlü r, Cenâb-ı Hakk’ın bir zorluğa karşılık iki kolaylık takdir buyurmasına çok sevinmiş, son derece mesrûr ve mütebessim bir şekilde:

لَنْ يَغْلِبَ عُسْرٌ يُسْرَيْنِ: إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا إِنَّ مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا

“– Bir zorluk iki kolaylığa aslâ gâlip gelemez. Çünkü «Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır» (İnşirah, 5-6) buyurarak ashâbının yanına çıkmıştır.[1] (Hâkim, II, 575)

Cenâb-ı Hak, Kur’ân’ı, Peygamber Efendimiz ve insanlar güçlük çeksinler diye indirmediğini ifade buyurur.[2] Peygamber Efendimiz vâsıtasıyla insanlığa gösterdiği kolaylıklardan da şöyle bahseder:

“Onlar, yanlarındaki Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber’e tâbî olurlar. Bu Peygamber onlara iyiliği emreder, kötülükten meneder, temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri indirir. (Daha önce var olan “Hata ile adam öldürene kısas uygulanması”, “günah işleyen âzâların ve pislik değen elbisenin kesilmesi” gibi ağır teklifleri kaldırır.) O Peygamber’e inanıp tâzim gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen Nûr’a (Kur’ân’a) tâbî olanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” (A‘râf, 157)

Rasûlullah r İslâm’ın kolaylık prensiplerinden birini şöyle haber verir:

“Allah Teâlâ meleklerine şöyle emreder: «Kulum kötü bir amel yapmak isterse, onu yapmadıkça yazmayın! Yapınca, onu aleyhine bir günah olarak yazın! Eğer benim rızâmı düşünerek kötülükten vazgeçerse bunu onun lehine bir sevap yazın! Kulum iyi bir iş yapmayı arzu ederse, yapmasa bile ona bir sevap yazın! Eğer onu yaparsa, en az on misli olmak üzere yedi yüz misline kadar sevap yazın!” (Buhârî, Tevhîd, 35; Müslim, Îmân, 203, 205)

Peygamber Efendimiz:

“Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı olarak değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi!” buyurmuştur. (Müslim, Talâk, 29)

Bu sebeple, insanlar gelerek bütün emirlerini can kulağıyla dinleyip hepsine itaat etmek üzere söz vermek (bey’at etmek) istediklerinde, Rasûlullah r: “Gücünüz yettiği nisbette” kaydını getirir, böylece işlerini kolaylaştırırdı. (Buhârî, Ahkâm, 43; Müslim, İmâre, 90; Muvatta, Bey’at, 1-2; Tirmizî, Siyer, 37/1597; Ahmed, VI, 357)

İbadet ve Muâmelâtta Kolaylık

İslâm, hem ibadet hayatında hem de muâmelâtta pek çok kolaylıklar sağlamıştır. Allah Rasûlü r ibadetlerde orta yolu tutma husûsunda şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki bu din tamamıyla kolaylıktan ibarettir. Her kim, bu dini zorlaştırmaya kalkar, tâkatini zorlarsa mağlup olur. O hâlde orta yolu tutun ve ilâhî müjdelerle sevinin!..” (Buhârî, İman, 29)

Allah Rasûlü r dâimâ kolay olanı tercih ederdi. Bunun sebebi, onun ümmetine duyduğu engin merhametidir. Şu hadîs-i şerifte de bu merhameti görmekteyiz:

“Ümmetimi (veya insanları) zora sokmaktan endişe etmeseydim, onlara her namaz vaktinde misvak(la dişlerini temizlemelerini) emrederdim.” (Buhârî, Cuma 8, Temennî 9, Savm 27; Müslim, Tahâret 42)

Peygamber Efendimiz cemaate namaz kıldırırken yaşlı, hasta, kadın ve çocukları düşünerek kısa tutmuş, kendi başına kılarken uzun uzun kılmış, imamlık yapan kişilere de aynı şeyi tavsiye etmiştir.

Hz. Âişe (r.a) şöyle der: “Hz. Peygamber r iki iş arasında serbest bırakıldığında, günah olmadığı müddetçe mutlaka en kolay olanını tercih ederdi. Eğer bir günah söz konusu ise, o günah Peygamber Efendimiz’e en uzak şey olurdu.” (Buhârî, Hudûd, 10)

Cenâb-ı Hak, kullarına mânevî kazanç yollarını kolaylaştırmıştır. Bu, O’nun engin merhametinin bir eseridir. Allah Rasûlü r şöyle buyurur:

“İnsanların her bir eklemi için her gün bir sadaka gerekir. Bineğine binmek isteyene yardım ederek bindirmek veya yükünü bineğine yükleyivermek sadakadır. Güzel söz sadakadır. Namaz için mescide giderken atılan her adım bir sadakadır. Yol gösterivermek de bir sadakadır.” (Buhârî, Cihâd, 72; Müslim, Zekât, 56)

Diğer rivâyette bunlara, “iki kişi arasında adâletle hükmetmek” ve “gelip geçenlere eziyet veren şeyleri yoldan gidermek” de ilâve edilmiştir. (Buhârî, Sulh, 11; Cihâd, 72, 128; Müslim, Zekât, 56)

Bu hadis-i şerifte vurgulanmak istenen öz, iyilik yapmanın çok kolay olduğu ve Cenâb-ı Hakk’ın en ufak iyilikleri bile sadaka olarak kabul ettiğidir.

Cenâb-ı Hak, kullarına hep kolaylık gösterdiği gibi, onların da birbirlerine karşı kolaylaştırıcı davranmalarını arzu etmektedir. Nitekim ümmetine örnek olan Allah Rasûlü r son derece mülâyim, kendisiyle kolay anlaşılan ve dâimâ kolaylık gösteren bir insandı. (Müslim, Hac, 137)

Ashabından birini herhangi bir iş için gönderdiğinde:

“Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız!” diye emir buyururdu. (Müslim, Cihâd, 6; Ebû Dâvûd, Edeb, 17/4835)

Bir hadîs-i şerifte de şöyle buyurmuştu:

“Cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın, herkesle iyi geçinen, yumuşak huylu ve insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz.” (Tirmizî, Kıyâmet, 45/2488)

İslâm, ticarî hayatın da kolaylık esası üzere yürütülmesini tavsiye eder. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Eğer borçlu darlık içinde ise, bir kolaylığa çıkıncaya kadar ona mühlet vermek (gerekir). Eğer anlarsanız bunu sadakaya (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 280)

Peygamber Efendimiz de bu hususta kolaylığı esas alanlara şu müjdeleri vermiştir:

“Kim bir borçluya mühlet verirse, her gün için bir sadaka sevâbı kazanır. Kim onun borcunu vâdesi geldikten sonra tehir ederse, tehir ettiği müddetçe, her geçen gün (alacağı mal kadar) sadaka yazılır.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 14)

“Satışta, alışta ve borcunu istemekte kolaylık gösteren kimseye Allah rahmet etsin.” (Buhârî, Büyû‘ 16; İbn-i Mâce, Ticârât 28)

“Sizden önce yaşamış olan birisine, rûhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi. Melek sordu:

«–Bir hayır işledin mi?» O şahıs:

«–Bilmiyorum» diye cevapladı. Kendisine tekrar:

«–Hele bir düşün belki hatırlarsın» dendi. O zât:

«–Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken insanlarla alışveriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini uzatır, fakire de (ödeme işlerinde müsâmaha ve bazı eksikliklerini bağışlamak sûretiyle) kolaylık gösterirdim» dedi.

Allah Teâlâ, onu (bu iyiliği sebebiyle) cennetine koydu.” (Buhârî, Büyû, 17-18; Müslim, Müsâkat, 26-31)

İslâm, bir taraftan borçluya kolaylık sağlamayı tavsiye ederken, diğer taraftan da borcu bir an evvel ödemeyi emreder.

İnsanların hata ve yanlışlarını düzeltirken de kolaylık göstermek esastır. Bir defasında çölden gelen bir bedevî, Mescid-i Nebevî’nin içinde küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler hemen karşı çıkarak onu azarlamaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber r:

“–Adamı kendi hâline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova su döküverin! Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil” buyurdu. (Buhârî, Vudû’ 58, Edeb 80)

Sonra da o kimseye mescidlerin ehemmiyetini ve âdâbını tatlı bir dille îzâh etti.

İslâm’ın cihanşümûl ve kıyâmete kadar pâyidar oluşunda, muhakkak ki onun bu kolaylık anlayışının büyük bir rolü vardır.

Kolaylaştırma Misalleri

İslâm’ın kolaylık dîni olduğuna dair birkaç pratik misal verelim:

*  İnsan, gücü ve imkânları nisbetinde sorumludur, ondan yapamayacağı şeyler istenmez. O elinde olmayan ve gücünün yetmediği şeyler sebebiyle hesaba çekilmez. (Bakara, 286)

*  İslâm’da tedrîcilik esastır. İçki, fâiz, zinâ gibi o günün toplumunda yaygın olan günahlar birdenbire değil üç dört merhalede yavaş yavaş yasaklanmıştır.

*  Cenâb-ı Hak insanlara, sadece ilim ve hikmet sahibi olanların değil, normal akıl sahiplerinin de anlayabileceği şekilde hitâb etmiştir.

*  İslâm, insanların fıtrat icabı arzu duydukları davranışları ibadet hâline getirmiştir. Böylece hem insanın tabiatı, hem de aklın desteğiyle bu gibi fiiller daha kolay bir şekilde yapılabilmektedir. Mescitlerin kokulanması, temizlenmesi, Cuma günü gusül abdesti alınması ve koku sürülmesi, Kur’ân’ın güzel nağme ile okunması, ezanı güzel sesli kimselerin okuması gibi hususlar hep bu maksadın tahakkuku için getirilmiştir.[3]

*  Namaz kılmak için su ile abdest almak mecburiyeti vardır. Ancak su bulunamadığı veya kullanınca hastalanma ihtimali olduğu hallerde temiz toprakla teyemmüm edilir.

*  Yolculara; yorgunluk, zaman darlığı gibi hikmetlere binaen dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak kılma ruhsatı tanınmıştır.

*  Namazda ayakta durmak (kıyâm) farzdır. Ancak ayakta duracak gücü olmayanlar, durumlarına göre oturarak, yatarak veya îmâ ile namaz kılabilirler.

*  Mü’minler gerek namazda gerekse günlük hayatlarında Kur’ân’dan kolaylarına gelen kısmı okurlar. Bu konuda insanları zorlayacak bir alt sınır yoktur. (Müzzemmil, 20)

*  Oruç tutmak hastalara ve yolculara zor gelebilir. Bu sebeple onlar Ramazan’da oruç tutma husûsunda serbest bırakılmışlardır. Tutmadıkları takdirde iyileşince veya seyahatten dönünce oruçlarını kazâ ederler.

*  Hac yolunda hastalık, harp v.s. gibi bir sebeple emniyetsizlik varsa, hacca gitmesi farz olan müslümanlar, tehlike kalkıncaya kadar bunu tehir edebilirler.

*  Cenâb-ı Hak; yetimleri kollamada, yemin keffâretinde, nikâhta, mehirde, talâkta, âilenin rızkını teminde, ibadette, kısasta, vasiyette, anlaşmalarda, borç alıp verirken velhâsıl her türlü muâmelede kolaylık göstermiş ve mü’minlerden de böyle davranmalarını istemiştir.[4]

Bu tür misalleri çoğaltmak mümkündür. Cenâb-ı Hakk’ın bu büyük lutfu karşısında biz de şöyle diyoruz:

“Dinde genişlik kılan Allah’a hamdolsun!” (Ahmed, VI, 166-167)



[1] Usr (zorluk) ve yüsr (kolaylık) kelimeleri bu âyetlerde tekrar edilmiştir. Ancak usr elif-lam takısı ile mârife olarak, yüsr ise nekra olarak gelmektedir. Arapça dil kâidelerine göre mârifenin tekrar edilmesi aynı şeyi ifade ederken, nekranın tekrarlanması farklı bir şeyi ifade etmektedir. Bu sebeple usr iki defa tekrar edilmesine rağmen tek bir zorluk olarak kalmış, yüsr ise iki ayrı kolaylığı ifade etmiştir. (Bkz. Buhârî, Tefsîr, 94)

[2] Tâ-hâ, 1-3.

[3] Bu mevzuda bkz. Şah Veliyullah ed-Dihlevî, Hüccetullahi’l-bâliğa, I, 409-414.

[4] Bakara, 178, 180, 220-241, 280; Nisâ, 6, 19, 25; Talâk, 2, 6, 7.

%d bloggers like this: