Kimin Karaltısını Artırıyorsan Onlardan Sayılırsın

Bir kişi Abdullah bin Mesʻûd -radıyallahu anh-’ı düğün yemeğine davet etmişti. Abdullah -radıyallahu anh- düğün evine geldiğinde eğlence sesi işitti ve içeri girmedi. Ev sâhibi:

“‒Ne oldu, niçin girmiyorsun?” deyince İbn-i Mesʻûd -radıyallahu anh- şöyle dedi:

“‒Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şöyle buyurduğunu işittim:

«Kim bir kavmin karaltısını artırırsa onlardandır. Kim bir kavmin yaptığı işten râzı olursa, o işi yapanlarla ortak olur».” (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-âliye, VIII, 319)

Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

“Kim bir kavme benzerse, onlardan olur.” (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)

“Kim bir kavmi severse, Allah Teâlâ onu onların arasında haşreder.” (Heysemî, X, 281)

Hazret-i Ömer -radıyallahu anh- Acem memleketlerinde bulunan bazı Arap vâlilerine gönderdiği talimatta şöyle buyurur:

“…Zevk ve safâdan ve Acem kıyafetlerine özenmekten kaçınınız! Size Güneş’i tavsiye ediyoruz. Çünkü Güneş, Arapların banyosudur. Yalçın kayalar gibi (genç ve dinamik) olunuz! Sade şeyler giyiniz ve normal yiyiniz! Güçlükler karşısında çelik gibi olunuz! Biniciliğe büyük ehemmiyet veriniz! Hedefe iyi nişan alınız ve gâyet çevik olunuz!” (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, X, 14)

*

Âişe (r.a) şöyle anlatır:

Rasûlullah (s.a.v):

“–(Gelecekte) bir ordu Kâ’be’ye saldırmak üzere yola çıkar; bir çöle geldiklerinde baştan sona bütün ordu yere batırılır” buyurmuştu.

Ben:

“–Yâ Rasûlallah, aralarında ticaret erbâbı ve onlardan olmayan kimseler de varken, nasıl hepsi birden yere batırılır?” diye sordum.

Rasûlullah (s.a.v):

“–Evet, onların tamamı yere batırılır, sonra her biri âhirette niyetine göre diriltilir” buyurdu. (Buhârî, Büyû’, 49; Hac, 49; Müslim, Fiten, 4-8. Ayrıca bkz. Tirmizî, Fiten, 21/2184; Nesâî, Menâsik, 112/2877; İbn-i Mâce, Fiten, 30)

*

Efendimiz (s.a.v):

“‒Ben müşrikler arasında ikâmet eden her Müslümandan berîyim/uzağım!” buyurdular.

Ashâb-ı kiram:

“‒Ey Allah’ın Rasûlü, neden?” diye sordular.

Efendimiz (s.a.v):

“‒(Müslümanlarla müşriklerin) yaktıkları ateşler birbirlerini görmemeli (yani birbirlerinden uzağa konaklamalılar, müslümanlar küfür diyârından hicret etmeli.)” buyurdular. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 95/2645; Tirmizî, Siyer, 42/1604)

*

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

 “Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın!” (Nesâî, Zînet, 51; Ahmed, III, 99)

Yani onların yakınında oturmayın!

*

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz şöyle dua buyurmuşlardır:

“Allah’ım! Hiçbir fâcirin bir iyiliğini bana nasîb eyleme ki kalbimde ona karşı bir muhabbet uyanmasın!” (Gazâlî, İhyâ, II, 149. Zayıf)

“Allah’ım! Hiçbir fâcirin bir iyiliğini bana nasîb eyleme ki dünyada ve âhirette ona karşılık vermek durumunda kalmayayım!” (Süyûtî, Câmiu’l-ehâdîs, VI, 254/5129. Zayıf)

 

Müşrikten Yardım istemek

Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in hanımı Hz. Âişe (r.a) şöyle anlatır:

“Rasûlullah (s.a.v), Bedir’e doğru yola çıkmıştı. Harratü’l-Vebere’ye[1] varınca, cesâret ve yiğitliğiyle meşhur olan bir adam O’na yetişti. Rasûlullah (s.a.v)’in ashâbı onu görünce çok sevindiler. Bu adam, Rasûlullah (s.a.v)’e yeti­şince, O’na:

«‒Bu harpte Sana tâbi olmak ve Sen’inle birlikte ganimetten pay almak için geldim!» dedi. Rasûlullah (s.a.v):

«‒Allah’a ve Rasûlü’ne îmân ediyor musun?» diye sordular. Adam:

«‒Hayır!» dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):

«‒Öyleyse geri dön! Ben asla bir müşrikten yardım istemem!» buyurdular.

Sonra yollarına devam ettiler. Ağacın yanına vardığımızda o adam Rasûlullah (s.a.v)’e yine yetişti ve daha evvel söylediği sözü söyledi. Peygamber (s.a.v) Efendimiz de ona ilk defâ söyledikleri şekilde cevap verdiler:

«‒Öyleyse geri dön! Ben asla bir müşrikten yardım istemem!»

Sonra adam geri döndü ve Beydâ’da Efendimiz (s.a.v) tekrar yetişti. Efendimiz (s.a.v) ilk defâ buyurdukları gibi:

«‒Allah’a ve Rasûlü’ne îmân ediyor musun?» diye sordular. Adam:

«‒Evet!» dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v):

«‒Yürü o zaman!» buyurdular.” (Müslim, Cihâd, 150)

[1] Medîne’ye 4 mil uzakta bir yer.

 

Müşriklerin Hediyesi Kabul Edilir mi?

Iyâd bin Hımâr (r.a) şöyle anlatır:

“Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e bir deve ya da başka bir şey hediye etmek istedim. Ba­na:

«‒Müslüman oldun mu?» diye sordu.

«‒Hayır» dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz:

«‒Ben müşriklerin hediyelerini kabul et­mekten men edildim» bu­yurdu.” (Ebû Dâvud, Harâc, 33-35/3057; Tirmizî, Siyer 23/1577; Ahmed, IV, 162)

Şârih Hattâbî, bu hadis-i şerifi şöyle îzâh eder:

«Hediyeleşiniz de aranızda karşılıklı sevgi meydana gelsin!» (Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 16) hadis-i şerifinde açıklandığı üzere hediyeleşmek, bilhassa hediyeyi kabul eden kişide onu kendisine veren kişiye karşı bir sevgi duygusu meydana getirir. Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de bu hediyeyi aldığında kalbinde onu veren müşrike karşı bir sevginin doğmasından korktuğu için kabul etmeyip, reddetmiştir. Çünkü bir peygamberin kalbinin bir müşrike meyletmesi asla caiz değildir.”

Bazı hadis-i şerifler, müşriklerden hediye almanın caiz olduğuna delalet ederken, bazıları da bunun câiz olmadığına delalet etmektedir. Bu hadisler şöyle telif edilir:

Hediyesiyle müslümanların gönlünü kazanıp onları kendine bağlamak isteyen müşriklerin hediyelerini almak câiz değildir. Böyle bir gâye taşımadığı bilinen ve hediyesi kabul edildiğinde gönlünün İslâm’a ısınmasına vesile olacağı umulan müşriklerin verdiği hediyeleri almak câizdir.

%d bloggers like this: