Yahudi ve Hristiyanların Bilgilerine Güvenemeyiz

Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“–Ehl-i kitab’ın sözlerini ne tasdik edin ne de yalanlayın; ancak, «Allah’a, bize indirile­ne, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve oğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilene ve bütün peygamberlere Rableri tarafından gönderilene inanırız; on­lar arasında bir ayrım yapmayız, biz Al­lah’a teslim olanlarız» deyin!” buyurdu. (Bakara, 136) (Buhârî, Şehâdât, 29; Tefsir, 2/11; İ‘tisâm, 25)

*

İbn-i Abbâs (r.a) şöyle demiştir:

“Ey müslümanlar toplu­luğu! Sizler kitap ehline nasıl soru sorabiliyorsunuz ki?! Hâlbuki Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz’e indirilen Kitâb’ınız, Allah katından indirilen haberlerin en yenisidir. Sizler onu okuyup duruyorsunuz, ve o hiç karıştırılıp değiştirilmemiştir. Bir de Allah Teâlâ size, kitâb ehlinin Allah’ın yazdığı şeyleri tebdil ettiğini, Allah’ın Kitâbı’nı elleriyle değiştirip bozduklarını, az bir dünya menfaati elde etmek için kendi yazdıkları şeyleri «Bunlar Allah katındandır» diye insanlara anlattıklarını açıkça haber verdi. (Bakara, 79) Size gelen ilim, onlara birşey sormaktan sizi nehyetmiyor mu? Hayır, vallahi onlardan hiçbirinin size indirilen Kitap’tan bir bilgi istediğini veya sorduğunu kesinlikle görmüyoruz.” (Buhârî, Şehâdât, 29, İ’tisam 25, Tevhid 42)

*

Bir gün Hz. Ömer (r.a), elinde bir kısım Tevrât sayfaları ile Peygamber Efendimiz’e gelip:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bunlar Tevrat’tan bazı kısımlar. Onları Zurayk Oğulları’na mensup bir arkadaşımdan aldım” dedi.

Peygamber Efendimiz’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Bunun üzerine Abdullah bin Zeyd (r.a), Hz. Ömer’e:

“–Allah senin aklını başından mı aldı? Rasûlullah’ın yüzü ne hâle geldi, görmüyor musun?” dedi.

Hatâsını anlayan Hz. Ömer (r.a) hemen:

“–Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, peygamber olarak Muhammed (s.a.v)’den, önder olarak Kur’ân’dan râzı olduk” dedi.

Bunun üzerine Allah Rasûlü’nün yüzünde güller açtı, üzüntüsü gitti. Sonra da şöyle buyurdu:

“–Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer Mûsâ (a.s) aranızda olup da ona uyarak beni terk etseydiniz, derin bir dalâlete düşmüş olurdunuz. Siz ümmetler içinde benim nasîbimsiniz, ben de peygamberler içinde sizin nasîbinizim.” (Heysemî, I, 174)

*

Yahyâ ibn Ca’de’den rivayete göre (Hazret-i Peygamber (s.a.v)’in ashabından bazı kimseler, yahudilerden duyarak) bir kürek kemiğine yazmış oldukları bazı yazıları Hazret-i Peygamber (s.a.v)’e getirmişlerdi. Allâh’ın Rasûlü (s.a.v) onlara şöyle buyurdular:

“Kendi peygamberlerinin getirdiği şeyi bırakıp başka bir peygamberin getirdiğine rağbet etmeleri veya kendi Kitap’larından yüz çevirip başka bir kitaba yönelmeleri bir kavme dalâlet olarak yeter!”

Bunun üzerine şu âyet-i kerime nazil oldu:

“Kendilerine okunan bu kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda elbette inanan bir kavim için rahmet ve öğüt vardır.” (Ankebût, 51) (Dârimî, Mukaddime, 42/484; Taberî, XXI, 6)

*

Alkame ve Esved, ellerinde Ehl-i kitabın kitaplarından alınma bazı bilgilerin yazılı olduğu bir sayfayla İbn Mes’ûd (r.a)’ın yanına gitmişlerdi. İbn Mes’ûd (r.a) ellerindeki sayfaya muttali olunca derhal yazıları sildi. (İbni Abdilberr, Câmi’u Beyâni’l-İlm, 112)

Bu ve benzer örneklerde görülen bu aksülamelin bir tek açıklaması vardır: İslam dışı herhangi bir inanç veya kültür unsurunu yansıtan yazılı malzemenin, son derece hızlı bir toplumsal/kültürel hareketliliğin yaşandığı bu dönemde, sözlü/şifahi kültürden gelen geniş halk kesimini cezbederek inanç safiyetini bulandırabileceği endişesi… (Dr. Ebubekir Sifil, Hz. Ömer ve Nebevî Sünnet, 109)

%d bloggers like this: