3. Müslümanların İlme Hizmetleri

Tarih boyunca farklı yerlerde birçok farklı medeniyet zuhur etmiş, bunlar birbirine tesir etmiş ve birbirinin ilmî mîrasını alıp geliştirmiştir. Böylece ilim farklı kültür ve medeniyetlerin hizmetleriyle daha fazla ilerleme imkânı bulabilmiştir. Müslümanlar da önceki medeniyetlerden ilim almış, bunu büyük bir tevazu ile ifade etmiş ve bu bilgileri geliştirdikten sonra bütün dünyaya yaymak sûretiyle çok mühim bir hizmette bulunmuşlardır. Müslümanları bu yolda gayrete sevkeden âmil Kur’ân’ın teşviki ve Peygamber Efendimiz’in:

“Hikmet, mü’minin yitiğidir, bulduğu yerde onu almaya herkesten daha çok hak sahibidir”[1] gibi hadis-i şerifleri olmuştur. Küçüklükten beri bu anlayışta yetiştirilen müslümanlar, önceki insanların ilmî mirasını toplama husûsunda birbirleriyle yarışmışlardır. Bir müddet sonra dünyanın en mühim kitapları ve en büyük âlimleri İslam ülkelerine akmaya başlamıştır. Müslümanlar önce bu kitapları Arapça’ya tercüme etmiş, yanlışlarını düzeltip doğrularını kabul ettikten sonra onlardan daha ileri seviyede kitaplar yazmışlardır. Meselâ kendi zamanlarına kadar en büyük tıp kitabı olarak kabul edilen Galen’in Anatomi Kitabı İslâm âlimleri tarafından tercüme edildikten sonra muhtevası olduğu gibi kabul edilmemiş, üzerinde tetkikler yapılarak içindeki yanlış kısımlar ayıklandıktan sonra geliştirilmiştir.

Emir Çelebi, Enmûzecü’t-Tıp isimli eserinde, bir müellifin, daha önce yazılan eserleri, kendinden bir şey katmadan olduğu gibi nakletmesinin doğru olmadığını, kişinin yazdığı esere kendi tecrübelerinin neticelerini de kaydetmesi gerektiğini söyler. Mesela sakamonya (mahmudiye otu) denilen ilacın miktarı, gerek iklim, gerekse otun yetiştiği yer sebebiyle değişeceğinden, bu miktarı İbn-i Sînâ’nın Kanun kitabından olduğu gibi alıp kullanmanın doğru olmayacağını, öte yandan Antakya sakamonyasının İstanbul’da Basra sakamonyası miktarınca verilmesinin yanlış neticeler verdiğini ifade eder. (Şaban Döğen, Müslüman İlim Öncüleri Ansiklopedisi, s. 132)

Görüldüğü gibi müslümanların ilimle münasebetleri rastgele değil son derece şuurlu ve verimlidir.

İlim, Allah’ın kullarına yapılabilecek en büyük hizmet olduğundan, müslümanlar ilmî araştırmalara ibadet vecdiyle sarıldılar. Astronomi gözlemlerine Ahmed en-Nihâvendî ile mîlâdî 800 senesinde başladılar. Daha sonra büyük rasathâneler kurdular. Usturlabı geliştirip Güneş, Ay, yıldızlar ve öteki gezegenlerin yüksekliklerini, zamanı, dağların yüksekliği ile kuyuların derinliğini ölçtüler. Çalışmalar neticesinde eski sâbiteler tashih edilip yeni yıldız katalogları hazırlandı. Birçok yeni yıldız keşfedildi, ekliptiğin meyli yeniden ölçüldü, Güneş’in doruk hareketi gözlendi ve sâbit yıldızların hareketiyle irtibatlandırıldı, gezegenlerin hareketleriyle ilgili diğer mühim keşifler gerçekleştirildi. Müslümanlar, matematiğin astronomiye uygulanışında yeni metotlar kullandılar. “Kirişler hesabı” yerine trigonometriyi ve “sinüsler hesabı”nı kullanarak çok daha sıhhatli ölçümlere ulaşabildiler. Ayrıca gezegenlerin hareketiyle alâkalı hesaplama tekniklerinde, daha evvel ulaşılanın çok ötesinde bir mükemmelliğe eriştiler.[2]

Müslümanlar bunun gibi Jeoloji, Mineroloji, Botanik, Zooloji, Matematik, Fizik, Kimya, Tıp, Eczacılık gibi pek çok alanda keşifler yaparak, bu ilimlerin gelişmesine büyük katkılar sağladılar. Meselâ İbn-i Sînâ (980-1037) 29 farklı konudaki keşifleriyle Avrupalı ilim adamlarına öncülük yapan büyük bir âlimdir. Tıp konusunda yazdığı el-Kânûn fi’t-tıp kitabı Avrupa üniversitelerinde 600 sene ders kitabı olarak okutulmuştur. Gözdeki retina tabakasının fonksiyonundan ilk bahseden İbn-i Rüşd’dür (1126-1198). Ali bin İsa’nın (XI. asır) göz üzerine yazdığı Tezkiretü’l-Kehhâlîn isimli eseri, asırlarca sahasında tek kitap olarak kalmış, Latince, Almanca, Fransızca gibi dillere tercüme edilmiştir. Ammâr bin Ali (XI. asır), 9 asır evvel göz ameliyatı yapmış ve kataraktı nasıl çıkardığını el-Müntehab fî ilâci’l-ayn isimli eserinde tafsilatıyla anlatmıştır. Bu kitap da Latince, Almanca gibi farklı dillere tercüme edilmiştir.

Optik ilminin kurucusu büyük fizikçi İbn-i Heysem (Alhazen) (965-1051) gözlüğü keşfetti. Ali bin Abbâs (994) asrımızın modern ameliyatlarına uygun bir şekilde kanser ameliyatı yaptı. Onun, Kitâbu’l-Melikî isimli tıp ansiklopedisi günümüzde bile hâlâ hayranlıkla incelenmektedir. Ebu’l-Kâsım ez-Zehrâvî (963-1013), cerrahlığı bağımsız bir ilim hâline getirdi, 200 kadar ameliyat âletinin resimlerini çizdi, neye yaradıklarını ve kullanış şekillerini Tasrîf isimli eserinde îzâh etti. Küçük kan dolaşımını 1210-1288 yılları arasında yaşayan İbnü’n-Nefîs keşfetti ve bunu İbn-i Sînâ’nın Kânûn kitabına yazdığı şerhte tafsilatıyla anlattı. Akşemseddin Hazretleri (1389-1459) Maddetü’l-hayât isimli kitabında ilk defa mikroplardan bahsetti.

Matematikte sıfır’ı ilk kullanan Hârizmî (780-850), el-Cebr ve’l-Mukâbele kitabıyla Cebir ilminin temellerini attı. Mûsâ’nın oğulları (IX. asır), dünyanın çevresini çok az bir hata ile ölçtüler. Pek çok ilim dalında keşifler yapan Bîrûnî (973-1051), dünyanın hem kendi etrafında hem de Güneş’in etrafında döndüğünü ispatladı. Yerin çapını ölçtü. Bu mevzuda ortaya koyduğu kanun, Avrupa’da “Bîrûnî kâidesi” diye tanındı. Battânî (Albategni), 24 saniye farkla Güneş yılını hesapladı. İlk uçuş denemesini İsmail Cevherî (950-1010) yaptı. Uçağın öncülüğünü 880’de İbn-i Firnâs yaptı. Kuş tüyü ve kumaş geçirdiği uçağıyla uzun süre havada kaldı ve süzülerek yere indi. Râzî (864-925) yer çekiminden bahsetti. Kristof Kolomb (1446-1506) Amerika’nın varlığını müslümanlardan, bilhassa İbn-i Rüşd’ün (1126-1198) kitaplarından öğrendiğini kaydeder. İdrisî (1100-1166) 8 asır evvel, zamanımızın dünya haritalarına benzer haritalar çizebildi. Dineverî (v. 895) altı ciltlik büyük botanik ansiklopedisi Kitâbu’n-nebât’ı hazırladı. Bu eserinde bitkilerin sadece dış görünüşünü tarif etmekle kalmaz, aynı zamanda besleyicilik değerinden, tıbbî ve diğer husûsiyetlerinden, yetiştikleri yerlerden bahseder ve onları tasnif eder. Câhız (v. 869) hayvanların hayatı hakkında Kitâbü’l-hayevân ismiyle yedi ciltlik kocaman bir kitap hazırladı.[3]

Bunlar sadece bir kısım örneklerdir. Zikredilen eserler incelenirse müslümanların ilim konusunda insanlığa çok büyük hizmetler yaptığı görülür.

Müslümanlar ilmî çalışmalarını, Allah’ı daha iyi tanımak ve kullarına hizmet etmek sûretiyle O’nun rızasını kazanabilmek için yapmışlardır. Dolayısıyla faydasız ilimle uğraşmaktan kaçındıkları gibi ilmi insanların zararına kullanmaktan da uzak durmuşlardır.

Son zamanlarda gayr-i müslimler, ilmî araştırma ve keşif yaparken ve bunların ürünlerini kullanırken bazı ahlâkî kâidelere riâyet ettiklerini söyleseler de, bu kâidelerin uhrevî bir müeyyidesi olmadığından, çoğu zaman dikkate alınmadığı görülmektedir. Dolayısıyla onlar, elde ettikleri zenginlik ve ilmî üstünlüğü çoğu zaman bütün dünyayı sömürmek, diğer insanları köleleştirmek, kendi insanlarını maddeten müreffeh ancak mânen tükenmiş bir hayata mahkûm etmek, artan ihtiyaçlar ve azgınlaşan hevâ ile insanın iç dengesini mahvetmek, daha çok kazanma uğruna çevreyi tahrip etmek, bütün insanları yolunacak bir müşteri olarak görmek, tabiatın dengesini bozmak, nükleer tehdit, binlerce tür canlının yok edilişi, dinî değerlerin tahribi ile insanın mânevî bunalıma sürüklenmesi… gibi zararlı yollarda kullanmaktadır. Milyonlarca kişinin bir lokma yiyecek ve içecek bulmakta güçlük çektiği günümüzde, kişi başına düşen patlayıcı madde, tonlarla ifade edilmektedir.



[1] Tirmizî, İlim, 19/2687; İbn-i Mâce, Zühd, 15.

[2] Prof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr, Islamic Science (İslam ve İlim), s. 113-134.

[3] Bu konudaki zengin kaynaklar ve misaller için şu eserlere bakılabilir: Prof. Dr. Fuat Sezgin, Science et technique en Islam I-V, Frankfurt, 2004 (İslam’da Bilim ve Teknik I-V, Ankara 2007) ve diğer kitapları; Prof. Dr. Seyyid Hüseyin Nasr, Islamic Science, An Illustrated Study, World of Islam Festival Pub. Co. Ltf., England, 1976 (İslam ve İlim, İstanbul 1989); Dr. Sigrid Hunke, Allahs Sone über dem Abendland-Unser Arabischen Erbe, Germany 1960 (Avrupanın Üzerine Doğan İSLAM GÜNEŞİ, İstanbul 1991); Prof. Dr. M. Hamîdullah, İslâm’a Giriş, s. 243-264; http://www.1001inventions.com

%d bloggers like this: