Mescidde Görülen Tükrüğü Temizlemek
Enes (r.a) şöyle buyurur:
“Nebiyy-i Ekrem (s.a.v) bir gün kıble duvarında tükrük gördü.[1] Bu, kendisine o kadar girân geldi ki, üzüldükleri mübârek yüzlerinden belli oldu. Kalktılar ve mübârek elleriyle onu kazıyıp temizlediler. Sonra şöyle buyurdular:
«‒Her biriniz namazına durduğu vakit şüphesiz Rabbi ile münâcât eder. Rabbi kendisiyle kıblesi arasındadır. O halde hiçbiriniz kıblesine karşı tükürmesin! Mecbur kaldığında ya sol tarafına, ya (sol) ayağının altına tükürsün!»
Sonra elbiselerinin ucunu tuttular, içine tükürüp dürdüler ve:
«‒Veya böyle yapsın!» buyurdular.” (Buhârî, Salât, 33)
Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd (r.a) da aynı hadîsi rivâyet etmişlerdir. Ancak onların rivâyetinde;
“Sağ tarafına da tükürmesin!” ziyâdesi vardır. (Buhârî, Salât, 34)
Şerh:
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) yine şöyle buyurmuşlardır:
“Biriniz namaza durduğu zaman önüne tükürmeşin! Zîrâ o namaz kıldığı yerde bulunduğu müddetçe Allah Teâlâ ile münâcât hâlindedir (âdeta O’nunla başbaşa konuşmaktadır). Sağ tarafına da tükürmesin! Çünkü sağ tarafında melek vardır. (Mecbur kalırsa) sol tarafına veya ayağının altına tükürüp hemen onu gömsün, yok etsin!” (Buhârî, Salât, 38)
İnsanın sağ tarafında hasenâtı yazan melekler vardır. İnsan, o esnâda Allah’a itaat hâlinde olduğu için solunda meleğin olmadığı anlaşılıyor.
Sadece namazda değil, namaz ve mescid hâricinde de sağ tarafa tükürmemelidir. Muâz bin Cebel (r.a):
“İslâm dairesine girdim gireli sağ tarafıma tükürmüş değilim!” buyurmuştur.
İbn-i Mes’ûd (r.a) da namaz hâricinde bile sağ tarafa tükürmeyi mekruh görmüştür.
Bir de sol tarafa tükürmek, devamlı vesvese vermek isteyen şeytana nefreti ifade eder. Nitekim Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Sâlih rüyâ, Allah Teâlâ’dandır, karışık ve korkutucu rüyâlar (hulm) ise şeytandandır. Kim rüyâsında hoşlanmadığı şeyler görürse hemen sol tarafına üç defâ hafifçe tü tü desin ve şeytandan Allah’a sığınsın! Böyle yaparsa o rüyâ ona aslâ zarar veremez! Şeytan rüyâda benim sûretimde görünemez.” (Buhârî, Ta’bîr, 10, 14)
Câbir (r.a) şöyle anlatır:
“…Bir defasında Rasûlullah (s.a.v) şu mescidimize bizi ziyârete gelmişlerdi. Mescidin kıble tarafında bir tükrük gördüler ve onu elindeki dal ile sildiler… Sonra bize dönerek:
«–Bana bir zâferan verin!» buyurdular. Mahalleden bir genç kalkarak bütün hızıyla evine koştu ve avucunda zâferanlı bir koku getirdi. Rasûlullah (s.a.v) onu alarak elindeki dalın ucuna sürdüler. Sonra onunla tükrüğün izini sildiler. İşte mescidlerinize zâferanlı koku sürmeniz buradan kalmadır…” (Müslim, Zühd, 74; Mesâcid, 52; Beyhakî, Kübrâ, I, 255)
Bu hadîs-i şerîfler, bilfiil yaparak ve yaşayarak öğretmenin, sözle târif etmekten daha kuvvetli olduğuna delildir.
[1] O dönemde mescidlerde halı, kilim ve benzeri yaygılar bulunmayıp zemin kumla kaplı idi. Bu sebeple İslâm’a yeni giren insanların zaman zaman buralara tükürdüğü oluyordu.