VÂH BENİM PEYGAMBERİM!

Rasûlullah (s.a.v)’in vefâtı üzerine müslümanlar mescidde ağlamaya başladılar. Hz. Ömer (r.a):

“–Hiç kimsenin «Muhammed (s.a.v) öldü!» dediğini duymayayım! Yoksa kılıcımla boynunu vururum! Rasûlullah (s.a.v), Hz. Mûsâ’nın bayıldığı gibi bayılmıştır!…” diyerek konuşup duruyordu. Öyle ki çok konuşmaktan ağzı köpürmüştü.

Ebû Bekir (r.a), acı haberi alınca hemen atına binip Medîne’ye geldi. Peygamber Efendimiz’in yüzünü açtı. Sonra üzerine kapandı, ağlayarak alnından öptü ve:

“‒Vallahi, Rasûlullah (s.a.v) vefât etmiş! İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn. (Bizler Allah’a âidiz, Allah’ın kullarıyız ve yine O’na dönücüleriz!) Anam babam, Sana fedâ olsun! Vallahi Allah Sana ölüm acısı iki kere tattırmayacak! Sen bir kere ölmüş ve mukadder olan ölüm geçidini geçmiş bulunuyorsun! Bundan sonra Sen’in için bir daha ölmek yoktur! Vâh benim peygamberim!” dedi, eğilip Hz. Peygamber’in yüzünü öptü. Başını kaldırdıktan sonra:

“‒Vâh benim dostum!” dedi ve eğilip Âlemlerin Efendisi’nin alnından öptü. Tekrar:

“‒Vâh benim güzîdem, seçkinim!” dedi ve yine mubarek alınlarından öptü. Sonra da:

“‒Sen sağ iken de güzeldin, vefâtından sonra da güzelsin! Sen’in sağlığın da vefâtın da ne güzel!” diyerek Allah Rasûlü (s.a.v)’in yüzünü örttü ve dışarı çıktı. Hz. Ömer (r.a), hâlâ Peygamberimiz’in vefât etmediği yönündeki konuşmasını sürdürüyordu. Hz. Ebû Bekir ona:

“–Otur artık ey Ömer!” dedi.

Hz. Ömer onu dinlemedi. Hz. Ebû Bekir, sözünü iki üç kere tekrarladı ve konuşmaya başladı:

“‒Allah Teâlâ, Peygamberine daha aranızda iken vefât haberini vermişti. Sizlerin de (eceliniz gelince) öleceğinizi haber vermiştir. Rasûlullah (s.a.v) vefât etmiştir! Sizlerden de hiç kimse sağ kalmayacaktır. Kim Muhammed’e tapıyor ise bilsin ki, Muhammed (s.a.v) vefât etmiştir. Kim de Allah’a ibâdet ediyorsa, hiç şüphesiz Allah Hayy’dır, ölümsüzdür. Allah Teâlâ:

«Muhammed, bir Rasûl’dür. O’ndan önce de rasûller gelip geçmiştir. Şimdi O, ölür veya öldürülürse, ökçelerinizin üzerinde gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim, böyle geri dönerse, elbette ki Allah’a hiçbir şekilde zarar vermiş olmaz. Allah, şü­kür ve sebât edenlere mükâfat verecektir.» (Âl-i İmrân, 144) buyurmuştur.”

İnsanlar bu âyeti işitince Peygamber (s.a.v)’in vefât ettiğine artık iyice kanaat getirdiler. Öyle bir feryat kopardılar ki, acı yüklü sesleri Arş’a yükseldi…

İnsanlar o derece şaşkınlığa düşmüşlerdi ki, Ebû Bekir (r.a) okuyuncaya kadar, bu âyetin nâzil olduğunu bilmiyor gibiydiler.

Hz. Ömer (r.a) der ki:

“Vallahi o güne kadar bu âyeti sanki hiç işitmemiş gibiydim! Onu Ebû Bekir’den dinleyince dehşet içinde kaldım. Ayaklarım beni tutmaz olmuştu. Dizlerimin bağı çözüldü ve bulunduğum yere yığılıverdim.” (İbn-i Sa’d, II, 266–272; Buhârî, Meğâzî, 83; Heysemî, IX, 32; Abdürrezzâk, V, 436)