Hicretin dokuzuncu senesinde Sakîf kabîlesinin temsilcileri gelmişti. Tâif’te oturan bu kabîle, Rasûlullah’a gelme ve İslâm’a girme husûsunda en sona kalmışlardı. Dört bir yandan müslümanlarla çevrilip yapacak bir şeyleri kalmayınca Medîne yollarına düşmüşlerdi.
İçlerinde Osmân bin Ebi’l-Âs isminde bir delikanlı vardı. Aralarında yaş bakımından en gençleri olduğu için onu geride, hayvanlarının yanında bırakmışlardı. Temsilciler Allah Rasûlü’nün yanından dönüp eşyâlarının yanına varır ve öğle sıcağında uykuya dalarlardı. Osmân (r.a) da bu fırsattan istifâde ederek hemen Peygamberimiz’in yanına gelir, O’na dînî sorular sorar, Kur’ân-ı Kerîm dinler ve öğrenirdi. Böylece Allah Rasûlü’nden bâzı sûreleri okuyup ezberlemişti. Arkadaşları arasında Kur’ân-ı Kerîm’e iştiyâkı en fazla olan o idi.
Temsilci arkadaşlarından önce gizlice bey’at edip müslüman olan Osmân (r.a), Rasûlullah (s.a.v)’i meşgûl bulduğu zaman, ya Ebû Bekir’e ya da Übey bin Ka’b’a gider, soracağını sorar, okumak istediğini okurdu. Onun bu hâli, Rasûlullah Efendimiz’in hoşuna gider ve kendisini severdi. Sakîf temsilcileri yurtlarına dönmek istediklerinde:
“–Yâ Rasûlallah! İçimizden birini bize imam (önder) tâyin et!” dediler.
O da, yaşca en gençleri olmasına rağmen Osmân (r.a)’ı onlara imam tâyin etti. (İbn-i Hişâm, IV, 185; İbn-i Sa’d, V, 508; Ahmed, IV, 218)