ARKADAŞIMI BANA BIRAKIR MISINIZ?!

Ebu’d-Derdâ (r.a) anlatıyor:

Ben Rasûlullah (s.a.v)’ın yanında oturuyordum. Derken, Ebû Bekir (r.a) elbisesinin eteğini tutarak çıkageldi. Öyle ki, telaştan dizleri açılmış durumdaydı. Fahr-i Kâinât Efendimiz onu bu halde gördüğünde:

“–Arkadaşınız biriyle tartışmış olmalı!” buyurdular.

Ebû Bekir (r.a) selam verdi ve:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Ömer ile aramızda bir hâdise oldu. Sonra da pişman oldum. Beni affetmesini taleb ettim, kabul etmedi. Bunun üzerine Sana geldim!” dedi.

Allah Rasûlü (s.a.v):

“–Ey Ebû Bekir! Allah seni affetsin!” buyurdu ve bunu üç kere tekrarladı.

Ömer (r.a), davranışından pişman olmuştu. Hemen Hz. Ebû Bekir’in evine gitti ve:

“–Ebû Bekir evde mi?” diye sordu. “Hayır!” cevabını alınca, o da doğru Peygamber Efendimiz’in yanına geldi ve selam verdi. Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz kızmış, yüzü renkten renge giriyordu. Bu hâl, Hz. Ebû Bekir’i korkuttu. Derhal diz çökerek:

“–Ey Allah’ın Rasûlü! Bu meselede hata benim, ben haksızlık ettim” dedi.

Rasûlullah (s.a.v) ashâb-ı kirâma hitâben:

“–Allah Teâlâ, beni size peygamber olarak gönderdi. Size İslâm’ı tebliğ ettiğim zaman hepiniz bana, «Sen yalancısın» dediniz. Ebû Bekir ise, «Doğru söyledin» dedi ve bana canıyla, malıyla yardımcı oldu. Artık arkadaşımı bana bırakırsınız değil mi?” buyurdular ve bu sözü iki veya üç defa tekrar ettiler.

Bundan sonra Hz. Ebû Bekir’e hiç eziyet edilmedi. (Buharî, Ashâbu’n-Nebî, 5, Tefsir, 7/3)