Ebû Bekir es-Sıddik (r.a) şöyle anlatır:
“Ben Rasûlullah (s.a.v)’in yanında idim. O esnâda Allah Rasûlü’ne şu âyet-i kerîme nâzil oldu:
«Kim bir kötülük yaparsa cezâsını görür ve Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabilir.» (en-Nisa, 123)
Rasûlullah (s.a.v):
«–Ey Ebû Bekir, bana indirilen bir âyeti sana okutayım mı?» buyurdu.
Ben:
«–Tabiî ki yâ Rasûlallah!» dedim.
Bana bu âyeti okuttu. Sanki belimin kırılıp ayrıldığını hissettim ve öylece kasılıp kaldım. Rasûlullah (s.a.v):
«–Neyin var, ne oldu ey Ebû Bekir?» diye sordu.
«–Anam babam sana fedâ olsun yâ Rasûlullah! Hangimiz kötülük işlemez ki? Şimdi biz işlediklerimiz yüzünden muhakkak cezâlandırılacak mıyız?” diye üzüntümü ifâde ettim.
Rasûlullah (s.a.v) şu açıklamayı yaptı:
«–Ey Ebû Bekir! Sen ve mü’minler, hatâlarınız sebebiyle dünyâda (bazı sıkıntı ve meşakkatlere uğratılarak) cezâlandırılırsınız. Öyle ki Allah’a günahsız olarak kavuşursunuz. Diğerlerine gelince onların yaptıkları biriktirilir ve cezâları kıyâmet gününe bırakılır.” (Tirmizî, Tefsir, 4/3039)