EBÛ BEKİR VE ÖMER DE İNANIYOR

Birgün Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdular:

“Bir çoban sürüsünü otlatırken, kurt koşarak gelip sürüden bir koyun kaptı. Çoban kurdun peşine düştü ve koyunu ondan kurtardı. Ancak kurt, çobana dönüp bakarak:

«Bu koyunlara “yırtıcı hayvanlar günü”nde (fitne zamanında), onlara benden başka çobanın olmadığı zamanda kim bakacak?» dedi.”

Bunun üzerine insanlar:

“–Sübhânallah! Kurt konuşur mu?” diye hayrete ettiler.

Rasûlullah (s.a.v) onların bu tereddütleri üzerine:

“–Buna ben inanıyorum, Ebû Bekir ve Ömer de inanıyor” dedi.

Hâlbuki o esnâda Ebû Bekir ve Ömer orada değillerdi. (Buhari, Ashâbu’n-Nebî, 8, Hars 4, Enbiya 50; Müslim, Fedailu’s-sahâbe 13)

Hz. Ebû Bekir ile Ömer (r.a)’ın Rasûl-i Ekrem Efendimiz katında farklı bir mevkileri vardı. Çünkü onların imanları ve hizmetleri çok farklı bir boyuttaydı. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile devamlı berâber olan ashab arasında, edeblerinden dolayı O’nun nûr cemâlini doyasıya seyredebilenler pek azdı. Hattâ, sohbet esnasında, Hz. Ebû Bekir ve Ömer (r.a) haricindeki sahabîler hep önlerine bakarlar, Allah Rasûlü ile sadece bu iki sahâbî gözgöze gelebilirdi. Onlar Muhterem Efendimiz’in nur cemâline bakıp tebessüm ederler, Âlemlerin Sultanı Efendimiz de onlara iltifat edip tebessüm buyururdu. (Tirmizî, Menâkıb, 16/3668)