III- Kur’ân-ı Kerîm’in Tercümesi Üzerine Tartışmalar

Muhammed Şakir, M. Hasan Mahluf el-Adevi, Mahmut Şeltut, M. Mustafa el-Meraği gibi âlimler, tercümeyle Kur’ân’ın tam olarak yansıtılamıyacağını, pek çok hususiyetinin kaybolacağını bununla beraber Tefsîri tercüme tarzında çevrilmesinde bir beis olmadığını, hatta bunun gerekli olduğunu ifade etmişlerdir. Bilhassa Meraği, serdettiği delillerle ve fıkhi kaynaklara istinad ederek Kur’ân’ın başka dillere tercümesinin zaruretini ısrarla belirtmiştir. İmdi burada iki tarafın da delillerini görelim:

 A- Kur’ân-ı Kerîm’i tercüme etmenin zaruri olduğunu söyleyenlerin delilleri

1-Aklî deliller

a-Kur’ân’ın tebliği ve neşri için tercüme zaruruidir.

b-Kur’ân’ı anlamak için tercüme zaruruidir.

c-HidÂyet kaynağı olan Kur’ân’dan istifade edebilmek için tercüme edilmesi gerekir.

d-Kur’ân’ın doğru anlaşılmasını sağlamak için tercüme edilmesi gerekir.

2-Nakli deliller

a- Kitab

aa-Kur’ân bütün insanları muhatab almaktadır. Ey insanlar diye birçok hitab vardır. Mü’minler, ehl-ı kitaba, yahudilere, müşriklere, kafirlere, sabiilere, mecusilere vb. bir çok özel hitablar da mevcuttur.

ab-Kur’ân, tüm insanlara tebliğde bulunmayı müslümanlara emretmiştir. “Bu (Kur’ân) insanlar bununla uyarılsınlar… diye onlara gönderilmiş bir tebliğdir.”[1]

ac-Kur’ân’ın insanlar için hidâyet, şifa ve rahmet kaynağı olduğunu belirten âyetler.[2]

ad-Kur’ân’da herşeyin insanlar için açıklandığını belirten âyetler.[3]

ae-Kur’ân’ın bütün insanlar için bir öğüt, uyarıcı ve müjdeci olduğunu belirten âyetler.[4]

af-Ümmet-i Muhammed’in şahid ve hakim kılınması. [5]

ag-Kur’ân’ın manası üzerinde düşünmeyi emreden âyetler.[6]

ah- İnsanlar bize kitap gelmedi diye itiraza hakları olmasın diye.[7]

ai- Her millete mutlaka bir elçi gönderilmiştir.[8]

aj- Araplara yabancı dilde bir Kur’ân mı?[9]

b-Sünnet.

ba-Hazret-i Peygamberin bütün insanlığa gönderilmiş olması.[10]

bb-Benden öğrendiklerinizi başkalarına ulaştırın.[11]

bc-Hz. Peygamber’in diplomatik mektupları.[12]

bd- Hz. Peygamber’in Arapların dışındakilerle ilişkileri.

be-Hz. Peygamber’in Zeyd’e yabancı dil öğrenmesini emretmesi.[13]

bf-Fâtiha Sûresinin Fasça tercümesini tasvib etmesi.[14]

            B-Kur’ân’ın tercümesini gereksiz görenler ise şunları ileri sürmektedirler:

1-Kur’ân apaçık Arapça bir eserdir.[15]

2-Kur’ân mu’ciz Arapça lafızlardan ibarettir.

3-Kur’ân’ın tercümesi ile karşılaşmadan müslüman olanlar da var ve hatta bunların oranı daha fazladır.

4-Kur’ân’ın Arapça olarak indirilmesi Allah’ın muradıdır.[16]

5-Tercüme ihtilaflara sebeb olur.

6-Tercüme tahrif ve tebdile sebeb olur.

7-Tercümeyle Kur’ân beşer sözü olur.

8-Müslümanların birliği Kur’ân’ın Arapça aslına bağlı kalmakla mümkün olur.

9-Tercümeden maksat, Arap olmayan müslümanları dinlerinden uzaklaştırmaktır.

10-Kur’ân’ın lafzına bağlı müesseseler tercüme ile yok olabilir.

11-Kur’ân tam olarak tercüme edilemez.[17]

Kur’ân’ın tercüme edilmesine karşı çıkan bazı kimseler Mushaf’ın “üzerinde peygamberimizin mubarek nazarını ve tasvibini taşıyan bir hat ile mektûb ve mahfûz; sûre ve âyetleri tertibli yüce kitab-ı ilahidir” şeklindeki tarifinden hareketederek tercümenin Mushaf’ın taşıdığı kutsiyete halel getirip değerini düşüreceğini savunmuşlardır.

Ayrıca Kur’ân’ın feyz ve bereketiyle yayılması için olduğu kadar hüsn-ü muhafazası için de bir takım İslâmi ilimler meydana getirilerek bunlara “Ulûm-ı Kur’âniye: Kur’ân bilgileri” adı verildiğini ve bu ilimlerin temel, kaide, usül ve tatbikatının Arap dilinin esaslarına göre vaz olunup değişmesinin imkânsız olduğunu iddia ederler. Türk âlimlerinin eserlerini -hemen kahir bir ekseriyeti- Arapça yazmış olmalarını da bu açıdan değerlendirmeye çalışırlar. Ehl-i Kitab’ın Tevrat ve İncil’i kayb etmelerine tercüme[18] ve yazı farklarının sebep olduğunu ileri sürerler.[19]

Kur’ân-ı Kerîm’in tercüme edilmesinin lehinde ve aleyhinde olanların görüşlerini, genel olarak bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuzda şöyle bir tablo ile karşı karşıya kalmaktayız: Şurası açıktır ki Allah’ın muradını anlayabilmek için yalnız tercümelerle iktifa etmek mümkün değildir. Bununla birlikte aslına sadık kalmak ve her halukarda eksik olduğunun şuurunda olmak şartıyla onun feyzinden istifade etmek hususunda tercümelerinin yapılması caiz, hatta gerekli olduğu kaçınılmaz bir gerçektir. Üstelik Kur’ân tefsîr ve tercümlerinin, imkân nisbetinde aslını ihtiva etmesi ve Kur’ân’ın gölgesini taşıması sebebiyle -aslına hürmeten- tazim ve saygıya layık görülmesi gerekmektedir.

 Esasında Kur’ân’ın tercümesine karşı olanlar da, eğitim- öğretim ve manalarını anlamak maksadıyla, Kur’ân’ın çevrilmesine karşı değillerdir. İslam’ın ve ilahi emirlerin tebliğ edilmesi düşüncesiyle tercümenin yapılabileceğini söylemektedirler.[20]

Kur’ân-ı Kerîm’i Tefsîrî veya Manevî tercüme şeklinde çevirmek hem geçmişte hem de günümüz bütün İslâm âlimleri ve müslümanlarca caiz görülmüş, bu konuda icma ve ittifak tahakkuk etmiştir. Ancak bu cevaz, esaslarına uygun olarak yapılmak, tercümenin hiç bir zaman Kur’ân’ın tam manasını ifade ettiğini düşünmemek, Kur’ân’ın aslı ile tercümesi arasındaki büyük mahiyet farkını daima hatırda tutmak şartlarıyla mukayyeddir. Harfi ve misli misline tercüme bir iki istisna dışında bütün İslâm âlimlerince haram addedilmiştir.[21]



[1] İbrahim, 14/52.

[2] Yunus, 10/57; el-Casiye, 45/20; Bakara, 2/2, 159, 185, 187, 221.

[3] İsrâ, 89, Kehf, 54, Tâhâ, 113.

[4] Yûsuf, 104, Yâsin, 69, Müzzemmil, 19, İbrahim, 52, En’âm, 19,51,92, A’râf, 2, 63, 69, Yûnus, 2.

[5] Bakara, 143, Nisâ, 105.

[6] Muhammed, 24, Kamer, 17, 22, 32, 40, Mü’minûn, 68, Enfâl, 2.

[7] En’âm, 154-157.

[8] Kasas, 59, İsrâ, 15, Şu’arâ, 208, İbrâhim, 4, Zümer, 71.

[9] Fussilet, 44.

[10] Nisâ, 79, Sebe’, 28. Buhari, Teyemmüm, 1; Salat, 56. Müslim, Mescid, 3.

[11] Buhari, Enbiya, 50. Tirmizi, İlim, 12. Ahmed b. Hanbel, II/159, 214, 606.

[12] İbn Hacer, Fethu’l-Bari, Kahire, 1978, c. XXVIII, s. 314.

[13] Ibn Hacer, el-İsabe, Beyrut, 1328, c. I, s. 561.

[14] Tacu’ş-Şeri’a, en-Nihaye Haşiye ale’l-Hidaye, c. I, s. 86, haşiye I’den nakleden Hamidullah, Fehmu’l-Kur’ân, 52.

[15] Nahl, 103, Yûsuf, 1-2.

[16] Yûsuf, 2.

[17] Bkz. Aydar, 177-233.

[18] Tercüme, medeniyetlerin doğumuna, kurulmasına, gelişmesine ve genişlemesine imkân sağladığı gibi, onların yıkılmasına ve yok olmasına da zemin hazırlamaktadır. Aydar, s. 26.

[19] Abdurraman Şeref Güzelyazıcı, “Türkçe Kur’ân ve Basın Müftüleri”, Türkçe Kur’ân Okunamaz, Yazanlar: Eyüb Sabri Hayırlıoğlu, Ömer Nasuhi Bilmen, Hasan Basri Çantay, Ord. Prof. Ali Fuad Başgil, İsmail Hami Danişmend, Abdurraman Şeref Güzelyazıcı, Fikri Aksoy, Ahmed Aydınlı, A. Fikri Yavuz v.s. Haz. Mü’min Çevik, İst. 1958, s. 25-26

[20] Aydar, s. 114.

[21] Bkz. Aydar, s. 323-400.

%d bloggers like this: