– Bana dünyâdan üç şey sevdirildi:
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in yüzüne bakmak, kızımın O’na zevce olması ve malımı O’nun yolunda harcamak.
– Rasûlullah (s.a.v)’e ihlâsla salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona muhabbetle selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah (s.a.v)’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür. (Bağdâdî, Târihu Bağdâd, VII, 161)
– “Allah rızâsı murâd edilmeyen sözde;
Allah yolunda harcanmayan malda;
Cehâleti hilmine gâlip gelen kimsede;
Allah için yapacağı bir işte, ayıplayanın ayıplamasından korkan kimsede hayır yoktur.”[1]
– Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de vereceği mükâfâtı azap ile birlikte zikretti ki bu vesileyle kul ibadete rağbet etsin ve azaptan korksun.
– Allah senin zâhirinde gördüğünü bâtınında da görür.
– Bana göre âfiyette olup şükretmem, imtihana tabi tutulup sabretmemden daha makbuldür.
– Dört kimse Allah’ın seçkin kullarındandır:
Tevbe edene sevinen,
Günahkâr için istiğfarda bulunan,
Ayrılıp giden kimse için duâ eden,
İyiliğe muhtaç olana yardım eden.
– Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme, aksi takdirde kendini aldatırsın.
– Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geç!
– Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hırslı ol ki sana hayat verilsin.
– Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar.
– Akıllı kimse takvâ sahibi olan, akılsız da zâlim olandır. En doğru kimse emanete riâyet eden, en yalancı da hâinlik yapandır.
– Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir.
– Kul dünyâ nimetlerinden bir şey sebebiyle kibirlendiğinde Allah Teâlâ, o nimet kuldan gidinceye kadar ona buğzeder.[2]
– Çok söz kişiyi unutkan yapar.
– Üzerine hakîkatin konduğu bir terâzinin ağır gelmesi haktır. Yine üzerine bâtılın konduğu bir terâzinin de hafif gelmesi haktır.
– Kardeşine bizzat yardım eden kimseye Allah rahmet etsin.
– Allah ile mahlûkâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yok ki bu sebeple ona hayır ihsan etsin ve kötülüklerden korusun. Allah’a yakınlık ancak O’na itaat ve emirlerine tâbi olmakla mümkündür.
– Allah, kulunun amelsiz sözünden râzı olmaz.
– Dostuna dost ol ve bütün arkadaşlarına eşit davran, hepsinin de haklarına riâyet et!
– İnsanlara iyilik etmek, kişiyi âfetlerden ve belâlardan muhafaza eder.
– Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur.
– Ne söylediğini, kime söylediğini ve ne zaman söylediğini iyi düşün!
– Hiçbir belâ yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın.
– Hakk’ı tanıyan âriflerin kölesi ol!
– Zulüm, ahde vefâsızlık ve hîle kimde bulunursa zararları yine kendilerine dokunur.
– Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur.
– Sabır îmanın yarısı, yakîn ise tamamıdır.
– Sırrını alenî şeylerle bir tutma, yoksa işlerin bozulur.
– Beraberindekilerle konuş (istişare et) ki faydalı bilgiler alasın.
– Allah’tan âfiyet isteyiniz. Hiç kimseye yakînden (kat’î bir îmandan) sonra âfiyetten daha faziletli bir şey verilmemiştir.
– Bir kimse kendisini medhedince Ebû Bekir (r.a):
“Allah’ım, Sen beni benden daha iyi bilirsin. Ben de kendimi onlardan daha iyi bilirim. Allah’ım, beni onların zannettiğinden daha hayırlı eyle! Onların bilmediği hatalarımı mağfiret eyle, söyledikleri şu sözler sebebiyle de beni hesâba çekme!” derdi. (Suyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 104)
– Birisi ona: “Sana öyle bir küfrederim ki seninle birlikte mezara kadar gider.” demişti. Hz. Ebû Bekir şöyle cevap verdi:
“O pisliğin beni değil seni takib eder ve kabrinde karşına çıkar.”
– Gün geldi ağladığım günlere ağladım.
– Komşunla kavga etme, misafir gider o kalır.
– “Övünmekten sakının! Topraktan yaratılan, yine toprağa dönecek ve kurtlar tarafından yenilecek olan insanın övünmek neyine! O, bugün canlı, yarın ölüdür.”[3]