GÜNLERİN EN SEVİMLİSİ ALLAH RASÛLÜ’NE EN YAKIN OLANIDIR

İbn-i Ömer (r.a)’in rivâyetine göre Hazret-i Ebû Bekir (r.a)’in vefâtına sebep olan şey, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in vefâtıdır. O, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in vefâtına içten içe o kadar üzüldü ki, cism-i şerîfi eriye eriye iyice zayıfladı ve nihâyet vefât etti. (Hâkim, III, 66/4410; Süyûtî, Târîhu’l-hulefâ, s. 81)

Hz. Âişe vâlidemiz babasının vefât ânında, Hz. Peygamber’e duyduğu vuslat heyecanını şöyle ifâde eder:

“Vefât ettiği hastalığı esnâsında Babam Ebû Bekir’in yanına gir­dim. Bana:

«−Peygamber Efendimiz’i kaç parça bez ile kefenlediniz?» de sordu.

«−Gömlek ile başlık olmaksızın, Yemen’in Sühûl beldesinde dokunmuş üç parça beyaz pamuk bez (sühûliye) ile kefenledik» dedim.

«−Nebî (s.a.v) hangi gün vefat etmişti?»

«−Pazartesi!»

«−Bugün günlerden ne?»

«−Pazartesi»

«−Benim vefatımın da şu an ile gece arasında vâkî olma­sını ümîd ediyorum!» dedi. (Akabinde:)

[«–Eğer bu gece ölürsem beni yarına bekletmeyiniz! Zîrâ benim için gün ve gecelerin en sevimlisi Rasûlullah (s.a.v)’e en yakın olanıdır!» dedi. (Ahmed, I, 8)]

Sonra Hz. Ebû Bekir (r.a), hastayken giymiş olduğu üzerindeki elbiseye baktı, elbisede biraz zâferân lekesi vardı:

«−Bu elbisemi yıkayın, iki iki daha ilâve edin ve beni bunlarla kefenleyin!» dedi. Ben:

«−Babacığım, bu elbise eski!» dedim. Hz. Ebû Bekir (r.a):

«−Diri olan kişi, yeni elbise giymeye ölüden daha çok hak sahibidir. Ölünün giydiği kefen ise kan ve irinle kirlenecektir» de­di.

Hz. Ebû Bekir (r.a), salı akşamına kadar vefat etmedi. Salı akşamı vefât etti ve sabah olmadan defnedildi.” (Buhârî, Cenâiz, 94; 70)

İki senedir hicran ateşiyle yanan Hz. Ebû Bekir (r.a), artık dayanılmaz hâle gelen bu gurbetten bir an evvel kurtulmak istiyordu. Bu esnâda Sünnet-i Seniyye’yi milim milim tâkip etmekten de geri kalmıyordu…