HAC EMÎRİ

Rasûlullah (s.a.v) Ci’râne umresinden dönünce Hz. Ebû Bekir’i hac emîri olarak tâyin etti ve insanları onunla birlikte hacca gönderdi. İnsanlar Arc mevkiinde iken Ebû Bekir (r.a) “es-Salâtu hayrun mine’n-nevm: Namaz uykudan hayırlıdır” diye çağrıda bulundu. Bir müddet sonra da tekbir getirmek üzere doğruldu. Bu esnâda arkadan bir deve sesi geldi. Bunu işiten Hz. Ebû Bekir namaza başlamadı.

“–Bu ses, Rasûlullah (s.a.v)’in devesi Ced’â’nın sesi. Mutlakâ Allah Rasûlü’ne hac konusunda yeni bir emir gelmiştir. Belki de gelen Rasûlullah (s.a.v)’in kendisidir, bu durumda namazı birlikte kılarız.” diye sevindi.

Bir müddet sonra Efendimiz’in devesi ile Hz. Ali (r.a)çıkageldi. Hz. Ebû Bekir (r.a) ona:

“–Hac emîri olarak mı geldin, yoksa elçi olarak mı?” diye sordu.

Ali (r.a):

“–Elçi olarak geldim, Rasûlullah (s.a.v) benimle Berâe sûresini gönderdi. Onu hac mahallerinde insanlara okuyup tebliğ edeceğim” dedi…

Bundan sonra Hz. Ebû Bekir yer yer insanlara konuşmalar yaptı, haccın rükunlarını anlattı, ardında da Hz. Ali kalkıp müşriklerle yapılan anlaşmalar, hac, Mescid-i Harâm ve buralarla ilgili hükümlerden bahseden Berâe (Tevbe) sûresini okuyup tebliğ etti. (Nesâî Hac, 187)

Hz. Ebû Bekir’in Fahr-i Kâinât Efendimiz’den ayrı kaldığı nâdir zamanlardan biri işte bu hac emirliği yaptığı vakittir.