Müfessir Ahmed Ğurabzade devlet yönetiminde önemli bir mevki sâhipi olan İbrahim Paşa’nın isteği üzerine Mevlana Yakub Çerhî’nin Farsça tefsîrinin Tebareke ve Amme cüzlerinin tercümesini yapmış ve bu tercüme Paşa’nın oldukça beğeni ve takdirini kazanmıştır. Bununla ilgili olarak eserin önsözünde şu açıklama yer almaktadır:
“Mahfî buyurulmıya kim vezir-i rûşen zamir-i âsaf-tedbir müdebbir-i umûr-u enâm hâfız-ı memâlik-i İslâm, sâhip-i izz ü ikbâl haceste-i ray-ı humayun mürebbîy-i ulema, muhibbi fukara, tedbir-i umûrda müşkil-küşa hazretü’l-vezir İbrahim Paşa la-zâlet devletühü makruneten bil-izzi ve’ş-şeref ve lâ berihat siddetühü’s-seniyye methûfeten bi envâi’l-hedâyâ ve’t-tuhaf, bundan esbak ferman-ı âlîleri bu hakîre sâdır oldu kim Mevlânâ Ya’kub Çerhî’nin Tebareke ve Amme cüz’lerine düşen tefsîrin zebân-ı Fârisî’den hâlâ din-i İslam’ın nusretine ve Harameyn-i Muhteremeyn’in hidmetine bel bağlıyan devlet-i Osmaniye arasında müsta’mel lisan-ı Türkiye nakl ideyim.”[1]
Yapılan tercümeyi beğenen Paşa, müfessirimizden Arapça bilmeyen Türk halkının Kur’ân-ı Kerîm’in mana ve maksatlarını kolayca anlayabilmelerini sağlamak için aynı minval üzere tam tefsîr yazmasını istedi. Ahmed b. Abdullah da Envarü’t-Tenzil, Mevâhibul-Ledünniyye, Meâlimü’t-Tenzil, İrşadü’l Aklı’s-selim, Envaru’t-Tenzil üzerine yapılan Şihab Hafacı’nın haşiyesi, lüğat kitaplarından Garibi, Ahteri ve Hâlimi’yi ve tefsîre dair daha pekçok kitaptan istifade ederek tefsîrini yazmaya başlamıştır. Yazarken müfessirlerin en kuvvetli görüşlerini almış, Hazret-i Hafs’in rivayetiyle İmam-ı Âsım’ın kıra’atini tercih etmiş ve ahkâmla ilgili hususlarda İmam-ı Âzam’ın görüşlerine öncelik vermiştir. Ayrıca mümkün olduğu ölçüde Kur’ân mânâlarını ifade etmek üzere nahiv kaidelerine ve belağatla ilgili hususlara değinmiştir. Üç dört yılda bitirmeyi hedeflerken Allah’ın yardımı ve inayetiyle bir yıl gibi kısa bir vakitte bitirmeye muvaffak olmuştur.
“Ba’dehü himmet-i âlileri ânı istid’a etti kim, cemi Kur’ân-ı Azimüş-şan o minval üzre tefsîr ve beyân oluna tâ kim lisan-ı Arabîden bî-behre olan ebnây-ı Türk Kur’ân-ı vâdıhü’l-burhânın ma’nalarından hisse-mend olalar. Ve ânın lüğatını fehm itmedikleri ecilden müstemend olmıyalar. Binâen alâ zâlik bu dâîleri dâmen dermiyan idüb ve tefâsirden Envarü’t Tenzil’i ve Mevâhibul-Ledünniyye’yi ve Meâlimü’t-Tenzil’i ve İrşadü’l-akli’s-selim’i ve Envaru’t-Tenzil üzre düşen Şihab Hafacı’nın haşiyesin ve kütüb-ü lüğat’dan Garibi’ni ve Ahteri’yi ve Uknûm’u ve Hâlimi’yi ve fenn-i tefsîre müteallık nice kütübü cem’ idüb anlardan akvây-ı akvâli ve Hazret-i Hafs’in rivayetiyle İmam-ı Asım’ın kıra’atini ve ahkâm da İmam-ı Azam’ın kavlini ve mehma emken eda-i mânada kavaid-i nahviyyeyi ve esrar-ı belağatın beyânını iltizam idüb havadis-i rüzgardan hatır emin olursa üç dört yılda husule gelir. Ve lillahi’l-hamd ve’l-minne bir sene-i şemsiyye müddetinde vücûda geldi.”[2]
Diğer müfessirlerimizde gördüğümüz gibi bu zat da ilmî tevazuu elden bırakmamakta, eserinde hata ve eksiklerin bulunabileceğini, dolayısıyla yapılacak olumlu tenkitlere her zaman için açık olduğunu ifade etmektedir. Tefsîrini yazarken yukarıda belirtilen kaynaklardan en çok Mevlâna Kâdî Beyzâvi’nin Envarü’t-Tenzil’inden ve Mevlâna Hüseyin Kâşifi’nin Mevâhibül-ledünniyye’sinden istifade ettiğinden dolayı eserinin ismini bu iki tefsîrden birer kelime almak sûretiyle Zübedü’l-âsâr el-Mevâhib ve’l-Envâr ismini koymuştur. Müfessirin beyânına göre bu isim ebced hesabıyla eserin telif tarihini göstermektedir.[3]
Müellifin eserine isim seçerken takip ettiği bu yol onun sâhip olduğu yüksek ilmi ahlakı ve hatır-şinaslığı göstermektedir.
Zübedü’l-âsâr’ın kütüphanelerîmîzde birçok yazma nüshaları bulunmaktadır. Bu muhtelif yazma nüshalardan bir tanesi İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi: No: 2290, 2291’de kayıtlı bulunmaktadır.
2290 numaralı nüsha eserin birinci cildi olup, Kur’ân-ı Kerîm’in yarısını ihtiva etmektedir. 2291 numaralı nüsha ise Kur’ân’ın diğer yarısını ihtiva etmektedir. Bu nüsha Bursa’da h. 1118’de Nesih hatla yazılmış olup, âyetlerin üstü kırmızı çizgilidir
Tefsîrin 1292/1875 tarihinde Rıza Efendi Matbaasında basılan nüshası birinci baskı olup Sülaymaniye Kütüphanesi Nafiz Paşa kısmında 61 ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi Genel bölümü 117 numarada kayıtlı bulunmaktadır. Bu baskıda âyetler parantez arasına konulmuş ve harekelenmiştir. Eserin tefsîr kısmı ise nesih hatla ve harekesiz olarak yazılmıştır.
İki cild halinde basılan eserin birinci cildi 428 sayfadır. 1294 de basılan ikinci cilt ise 464 sayfadır. Bu cildin sonuna “Harputlu el-Hac Süleyman ve Ali Efendilerin marifeti acizaneleri ile Riza Efendinin taş tezgahında tashihine dikkatle Hurşid Efendinin hattı ile tab’ ve temsil olunmuştur.”[4] kaydı ve bir de fihrist ilave edilmiştir. Hangi yazmadan alındığına dair hiçbir kayıt yoktur.
[1]İstanbul, 1292, I, 3.
[2] I, 3.
[3] “Ve bi avnillahi sübhanehü ve taala bu tesmiyeden tarih-i sal-i te’lif istifade olundu” I, 4.
[4] “Elhamdulillahi alet’temam ves’salatü ale Muhammedin ve alihis-selam iş bu tefsir Zübedü’l-Âsâr belağat-nisar es-Sultan ibn Sultan es-Sultan Abdulhamid Han Efendimiz Hazretlerinin eyyam-ı yümn-i saltanat-ı seniyyelerinin bin ikiyüz doksan dört senesi şehr-i cemaze’l-ahirin aşr-ı ahirinde Harpüti el-Hac Süleyman ve Ali Efendilerin ma’rifet-i acizalarıyla Rıza Efendinin taş destgahında tashihine gayet dikkatle Hurşid Efendi’nin hattıyla tab’ve temsil olmuşdur.”