“Ya Muhammed! Di ki insanın kalbine vesvese veren cin ve insin ve zikr-i ilâhîden firâr iden vesvâs şeytanın şerrinden âdemlerin Rabbisi celle şânühüye ve insanların padişahı ve ma’budu azze şânühûya sığınırım. Mervîdir ki şeytanın âdeti bir kimesne zikr-i ilâhî eyledikte firâr idüb zikrullahdan gafil oldukta musallat olur. Tefsîr-i Lübâb’da dir ki: bu sûrede vâki’ beş aded nâs, mükerrer olmayub her biri bir sınıf insana işarettir. Evvelki nâsdan murad etfâldir ki rububiyyet olmağla anların terbiyesine delâlet ider. İkinciden murâd cevânlardır ki melik padişahlık olmağla anların kahr u siyasetine işarettir. Üçüncüden murad pîrlerdir ki ilâh tâat ve ibadete mebnî olmağla pîrlere münasibdir. Dördüncüden murad sâlihlerdir ki vesvâs anların iğvâsına harîs olmağla anların isti’âzesine îmâdır. Beşinci, ma’tûf olduğu cinne tebe’ıyyetle insan şeytanı müfsitlerdir. Kelâmullahın bed’i besmelenin bâsıyla ve hatmi ve’n-nâsın sîniyle olmağla bundan bes lafzı olur ki Arabide beske ve hasbeke lafızlarının ma’nası «sana kâfîdir, elverir» dimek olur. Ve lisan-ı Fârisîde yalnız bes lafzı kezâlik «kâfîdir, elverir» ma’nasınadır. Yani bu iki harfin beyninde size virdiğimiz, dünyada ve ahirette elverir.”[1]