“Halka vücut ve hayat bahçedici ve beka ihsan edici ve havfden muhafaza edici Cenab-ı ma’bud-i bi’l-hak hazretlerinin ism-i şerîfi ile tilavet-i Kur’ân’a bed’ ederim.
1- Ezelden ta ebede dek cümle olmuş ve olacak hamd-ü sena tamam ve kemaliyle cemîʻ âlemleri ki ins ve cin ve vuhûş ve tuyûr ve sibâʻ ve sair hayvanat-ı berrî ve bahrîyi yaradıcı ve besleyici ve işlerini tertip edici Allah-ı azimüşşanadır.
2- İfnadan sonra tekrar ahirette vücut verici ve takrar merhameten mü’minlere cennet ihsan edici.
3- Malik ve hâkim-i yevm-i ceza ve kâdı-ı âdil-i mahkeme-i kübrâ ki ol günde kullarına hak üzre hükmedüp ceza ve mükâfatlarını vericidir.
4- Ancak sana ibadet ederüz ki senden gayri ibadete layık ve müstahak yoktur ve ibadet ve sair havayiçte hassaten senden yardım ve inayet talep ederiz.
5- Bizi itikad ve ef’al ve akval ve ahlakımızda ifrat ve tefrit beyninde mütevassıt olan doğru yola yola hidayet eyle ve din-i İslam ve sünnet-i Seyyid-i Enâm aleyhissalatü ve’s-selâm olan sırat-ı müstakimde bizi sabit eyle.
6- Ol kimesnelerin yolu ki, anları kendi fadl-ü ihsanınla nübüvvet ve risalet ve velayet ve sıddıkıyet ve şehadet ve ve salahiyet ve zahiren kabul-i şeri’at ve batınen ittila-ı esrâr-ı hakikat ni’metine neyl ile muazzez ve mükerrem kıldın.
7- Anların tariki değil ki anlar mukaddem senin ma’raz-ı gazabında bulunup küfre ikdam eylemişler idi. Yahut Yehudların tariki ki temerrüdleri sebebiyle muânede ve mükabere ve katl-i enbiya ve hark-ı kütüp eylemeleriyle üzerlerine hışm vaki olmuşidi. Ve onların tariki dahi değil ki vücuda geldiklerinden sonra turuk-ı muhtelifeye duçar olmuşlar yahut nasara yolu ki şan-ı Hazret-i Mesih’te ifrat ve bab-ı Hazret-i Fahr-i Kainat salavatullahi aleyhime ve selamuhu da tefrit vasıtasıyla dalalete düşmüşler idi. Amin.”
1959 yılında Süleyman Fahir tarafından Latin harflerine aktarılmış olan tefsîrin Fatiha tercümesi:
“Rahman ve Rahim Allah adiyle.
1 – Bütün hamd o Allahü azimüşşana ki Rabbil’ alemindir.
2 – Rahmandır, Rahimdir.
3 – Din gününün maliki ve hakimidir.
4 – Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardım dileriz.
5 – Bizi doğru yola hidayet eyle.
6 – O kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.
7- O gazap olunanların yoluna değil doğru yoldan azmış olanların yoluna da değil.”
Ferruh Efendi’nin tercümesiyle Süleyman Fahir tarafından Latin harflerine sadeleştirilerek aktarılan tercümeyi kıyasladığımız zaman arada büyük bir farkın olduğunu, eserin Süleyman Fahir eliyle oldukça sâde bir dille günümüz Türkçesine nakledildiğini görmekteyiz. Bu durumda tercümenin Ferruh Efendi’ye atfedilmesinin ne kadar doğru olduğu da tartışılması gereken hususlardan biridir.