Birinci Akabe gecesinde bey’at eden ve on iki nakîbin biri bulunan, Bedir ashâbından Ubâde bin Sâmit (r.a) şöyle buyurur:
“Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v), etrâfında ashâbından bir cemâat olduğu halde şöyle buyurdular:
«Allâh’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinâ etmemek, evlâdınızı öldürmemek, kendiliğinizden uyduracağınız hiçbir yalanla (kimseye) bühtân etmemek, mârûf olan hususlarda (idâreciye) isyân etmemek üzere bana bey’at ediniz (yâni söz veriniz!) İçinizden sözünde duran olursa ecri (ve mükâfâtı) Allâh’ın zimmet-i fazl u keremindedir (O’na âittir). Kim de bu dediklerimden birini yapıp ondan dolayı dünyâda cezâya çarptırılırsa bu cezâ ona keffârettir. Kim de bunlardan birini yapar, ancak Allâh Teâlâ (dünyada günâhını) örterse onun işi Allâh’a kalır: (Âhirette) dilerse onu affeder, dilerse cezâlandırır.»
Biz de bu şartlar üzere O’na bey’at ettik.” (Buhârî, Îmân, 11)
Şerh:
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Ey Peygamber! Mü’min kadınlar sana şu şartlar üzerine bey’at etmeye geldiklerinde: Allah’a hiçbir şey şirk koşmayacaklar, hırsızlık yapmıyacaklar, zina etmeyecekler, evlâdlarını öldürmeyecekler, elleriyle ayakları arasında bir bühtân uydurup getirmeyecekler ve sana hiç bir mârufta âsî olmayacaklar, bu sûretle onlara bey’at ver ve kendileri için istiğfar ediver! Çünkü Allah Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (el-Mümtehine, 12)
Bu şartlarla mükellef olma husûsunda erkekler ve kadınlar müsâvîdir. Efendimiz (s.a.v) bu hususlarda ashâbından muhtelif zamanlarda bey’at almıştır.
Ensâr-ı kirâm, İkinci Akabe bey’atinde, evlâd ü ıyallerini nasıl müdâfaa ve himâye ediyorlarsa Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i de öylece müdâfaa ve himâye etmek üzere bey’at etmişler ve ahidlerini bihakkın îfâ ederek kendilerinden sonra tâ kıyamete kadar İslâm’a girmiş ve girecek bütün insanlara velî nimet olmuşlardır. Burada bahsedilen bey’atin ise daha sonra Medîne devrinin sonlarına doğru yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bu hadîs-i şeriften anlaşıldığına göre günahlardan sakınmak son derece ehemmiyetli bir husustur. Nitekim Cenâb-ı Hak büyük günahlara yaklaşmamak üzere mü’minlerden bey’at alınmasını emretmiştir.
Diğer tarftan bu hadîs-i şerîf, büyük günah işleyenlerin kâfir olduğunu veya Cehennem’de ebedî kalacağını iddia edenleri reddetmektedir.
İleride meydana gelecek bir ayıp ve âr korkusuyla kızları; fakr u zaruret korkusuyla da hem kızları hem oğlanları diri diri gömmek, Araplar arasında yaygın olan bir câhiliye âdeti idi. Günümüzde de bu câhiliye âdeti kürtaj kasapları tarafından devam ettirilmektedir. Hâlbuki hem âyet-i kerîmelerde hem de hadîs-i şeriflerde evlâtların öldürülmesi şiddetle yasaklanmıştır.