Allah’ın En Sevdiği Amel Devamlı Olandır

Hz. Âişe (r.a) vâlidemizin anlattığına göre birgün Peygamber Efendimiz (s.a.v) onun yanına girmişti. Hz. Âişe’nin yanında bir kadın vardı. Efendimiz (s.a.v):

“‒Bu kadın kim?” diye sordular. Hz. Âişe (r.a):

“‒Falan kadındır” dedikten sonra onun kıldığı namazları anlatmaya başladı.

Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz:

“‒Yeter! Siz gücünüz yettiği kadar (ve devam ettirebileceğiniz) amelleri işlemeye bakınız! Vallâhi Allah Teâlâ (size sevap ve mükâfât vermekten) bıkıp usanmaz, ancak siz (aşırı giderseniz) ibadetlerden bıkabilirsiniz.”

Peygamber Efendimiz’e en sevimli gelen dîn (amel ve ibâdet), sâhibinin istikrâr üzere devam ettiği din idi. (Buhârî, Îmân, 32)

Şerh:

Burada bahsedilen kadının Havle bint-i Tüveyt (r.a) olduğu söylenir. Geceleri uyumayıp uzun uzun namaz kılarmış.

Bir evvelki bâbda, İslâm’ı güzelce yaşamaktan bahsedilmişti. Burada ise o güzelliğin devamlı kılınması tavsiye ediliyor.

Muhtelif rivâyetlerden anlaşıldığına göre amellerdeki devamlılık Allah’ın sevdiği bir husûsiyet olduğu için Efendimiz (s.a.v) tarafından da sevilmektedir. Az da olsa devamlı olan amel-i sâlihler sevilmektedir. En mühim şey devamlılık ve istikrardır.

Az ama devamlı olan amel, çok ama kesintiye uğrayandan daha hayırlıdır. Çünkü az olan amelin devamı ile tâat, zikir, murâkabe, niyet, ihlâs ve Allah’a yönelme hâli devam eder. Devamlı yapılan az amel, kesintiye uğrayan çok ameli kat kat geçecek kadar semere verir.

Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in amelleri de öyleydi, hafif hafif yağan yağmur gibiydi. Bu tür yağmur, az gibi görünür ama çok bereket getirir. Her yeri suya kandırır.

İnsan aşırıya gidip bıkkınlık hissederse amelleri kesintiye uğrar. Amelleri kesilince de Allah Teâlâ o amele verdiği sevabı keser. Hâlbuki kul, amel-i sâlihleri sebebiyle mükâfât kazanmaktadır. Tembel tembel oturup emellerle ve hayallerle yaşamak insana bir şey kazandırmaz. Bütün vakitleri güzel işlerle ve amel-i sâlihlerle müzeyyen hâle getirmek îcâb eder.

Hasan Basrî Hazretleri nakleder:

Melekler Cennet saraylarını zikir ile binâ ederler. Kul gevşeklik gösterip zikri terkedince onun köşk ve sarayını inşâ eden melek de durur. Diğer melekler ona:

“‒Ne oldu, niye durdun?” diye sorunca o:

“‒Kendisiyle vazîfeli olduğum kul bıkkınlık ve gevşeklik gösterdi!” der.

Bu rivâyeti nakleden Hasan-ı Basrî (k.s) şöyle seslenir:

“‒Allah size rahmet eylesin ey insanlar, meleklere ihtiyaç duydukları malzemeyi bol bol verin, sakın eksik bırakmayın!” (İbn-i Receb, Fethu’l-Bârî, I, 166)

Duada da ısrar etmek, “kabul olmuyor” diye acele etmemek lâzım…

Peygamber Efendimiz (s.a.v), ümmetine çok şefkatlidir. Bize dâimâ en kolay ve en bereketli amelleri öğretmiştir.

Allah Rasûlü (s.a.v) Efendimiz’in, Hz. Âişe vâlidemizi susturmasının iki sebebi vardır:

1. Yanlış bir tatbîkâtı medhetmesi,

2. Kadını yüzüne karşı medhetmesi.