Ebû Mûsâ el-Eş’arî (r.a), Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’in şöyle buyurduklarını nakleder:
“Allah’ın benim vâsıtamla gönderdiği hidâyet ve ilim, bol yağmura benzer. (Bu yağmur, öyle) bir toprağa düşer ki onun bir kısmı suyu kabul eder de çayır ile bol ot yetiştirir. Bir kısmı da kurak olur, suyu (üstünde) tutar da Allah Teâlâ insanları onunla faydalandırır. Ondan hem kendileri içerler, hem de hayvanlarını suvarır ve ekin ekerler. Bu yağmur diğer bir nevi toprağa daha isabet eder ki düz ve kaypaktır. Ne suyu üstünde tutar, ne çayır bitirir.
İşte Allah’ın dinini anlayıp, dinde fakîh olup da Allah’ın benim vâsıtamla gönderdiği (hidâyet ve ilimden) faydalanan ve bunu öğrenip başkasına öğreten kimse ile (bunu duyduğu vakit kibrinden) başını bile kaldırmayan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyetini kabul etmeyen kimsenin misâli böyledir.” (Buhârî, İlim, 20)
Şerh:
Bu taksime göre topraklar ve insanlar üç kısma ayrılmış oluyorlar:
1. Hem istifade eden, hem de başkalarına fayda veren,
2. Başkasına fayda veren ancak kendisi istifade etmeyen,
3. Ne başkasına fayda veren ne de kendisi istifade eden.