Enes bin Mâlik (r.a)’den rivayet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Üç şey vardır ki bunlar kimde bulunursa o halâvet-i îmânı tatmış yani îmânın tadını almış olur:
1. Allâh ve Rasûlü’nün ona bunların dışındaki her şeyden daha sevimli olması;
2. Sevdiği kişiyi yalnız Allâh için sevmesi;
3. Tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak kadar çirkin ve kerih görmesi.” (Buhârî, Îmân, 9)
Şerh:
Önceki bâbda Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in mü’mine bütün mahlûkâttan daha sevimli olması gerektiği anlatılmıştı. Bu bâbda ise o muhabbetin kişiye îmânın tadını hissettireceği haber veriliyor. Yani Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’i seven kişi îmânın tadını alır…
Mü’minin vazîfesi; Allah ve Rasûlü’nü her şeyden çok sevmek, sevdiğini Allah için sevmek ve küfrü ateş gibi görmek… Bunlar, kişiye îmânın halâvetini, güzel tadını iliklerine kadar hissettirir.
Sevgiler ve muhabbetler, Allah ve Rasûlü’nün muhabbeti etrâfında hâlelenmelidir. Bütün muhabbetler Allah ve Rasûlü’ne tahsis edilmeli ve diğer varlıkların muhabbeti de Allah ve Rasûlü’ne olan yakınlıkları nisbetinde olmalıdır.
Hayatın esası ve mihveri “Allah için” olmalı, her iş Allah’ın rızasına göre yapılmalıdır.
Diğer taraftan mü’min, îmân cevherini muhâfaza etmek için bütün gayretini sarfetmelidir. Îmân sınırlarının hâricini ateş deryası gibi görmelidir. Gerçekten, îmân dairesinin hârici hep ateştir. Bunu bilip ona göre hareket etmelidir.