Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Cennet ehli Cennet’e, Cehennem ehli Cehennem’e girdikten sonra Allâh Teâlâ (azze ve celle):
«‒Kimin kalbinde bir hardal tânesi ağırlığınca îmân varsa (ateşten) çıkarınız!» diye ferman buyuracaktır.
Bunun üzerine onlar simsiyah kesilmiş oldukları halde çıkarılıp Hayât Nehri (veya Hayâ Nehri, Hayâ’ Nehri) içine atılacaklar ve orada sel uğrağında kalan yabânî reyhan tohumları nasıl (sür’atle) biterse öylece biteceklerdir. Görmez misin, bunlar (ne güzel) sapsarı olarak (ve iki tarafına) salınarak sürer?” (Buhârî, Îmân, 15)
*
Ebû Saîd el-Hudrî (r.a)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır:
“Uyuduğum esnâda gördüm ki insanlar bana arzolunuyordu. Üstlerinde gömlekler vardı. Bu gömleklerin kimi sadırlara kadar iniyor, kimi daha kısa idi. Ömer ibnü’l-Hattâb (r.a) da bana arzolundu. Üstünde (eteklerini yerde) sürüdüğü bir gömlek vardı.”
Ashâb-ı kirâm:
“‒Yâ Rasûlâllâh, bunu ne ile te’vîl (tâbîr) ettiniz?” diye sordular.
Efendimiz (s.a.v):
“‒Dîn ile tâbir ettim!” cevabını verdiler. (Buhârî, Îmân, 15)
Şerh:
Mü’minler amelleri sebebiyle farklı farklı mevkilerde yer alırlar. Amellerin fazla olması, îmânın nûrunu artırır. Amel-i sâlihleri daha fazla olan günahkârlar, Cehennem’den daha erken kurtulurlar. Cennet’teki mertebeler de mü’minlerin amellerine göredir.
Hayırda yarışmak, sâlih amellere koşmak gerekir.
İslâm’ı, hayatın tamamına yaygınlaştırmak gerekir. İslâm, uzun bir elbise gibi her tarafımızı örtmelidir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Ey Âdemoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).” (el-A’râf, 26)
Âlimlerin bu âyet-i kerime ve hadîs-i şeriften anladıklarına göre rüyâda elbisenin noksan olması veya kişinin kendisini elbisesiz görmesi, dîninde bir kusûr olduğuna işarettir.
Hz. Ömer (r.a)’in üzerindeki gömleğin uzun olup fazla kısmının yerde sürünmesi, onun verâ ve takvâsına işarettir. Yani üzerine farz olanlardan başka nâfile ibadetleri de çokça yaptığını ve harama yaklaşma endişesiyle bir kısım mübahları da terkettiğini gösterir.
Sâlih ve fazîlet ehli bir zât, kibir ve ucba kapılmayacaksa onu insanların huzûrunda methetmek câizdir. Bu da o kişinin faziletine dikkat çekmek, mevkîsini açıklayarak kendisine buna göre muâmele edilmesini sağlamak ve insanları ona uymaya ve ahlâkıyla ahlâklanmaya teşvik etmek maksadıyla olmalıdır.
İmâm Nevevî (r.a) şöyle buyurur:
“Hadîs-i şerîf, amellerin îmândan olduğuna delâlet eder.” (Aynî, Umde, I, 172-173)